Can Ataklı bugünkü köşesinde, "Başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri örgütlenmeli ve bu rapora karşı milyonlarca itiraz dilekçesi doldurulmalı." dedi. 

Ataklı, "Haydi toplu itiraza" başlıklı yazısında, "Kanal İstanbul’a karşı verilmiş milyonlarca “karşı dilekçe”nin önünde duramaz bu iktidar." değerlendirmesinde bulundu. 

Can Ataklı'nın yazısından ilgili bölüm şöyle: 

Kanal İstanbul adı verilen tuhaf proje hayata geçirilecek mi?

Bana göre hayır.

Çünkü yapılacak olsaydı çoktan ihalesi bitirilmiş olur ve temeli de atılırdı.

AKP Genel Başkanı, bu hayalinin belediye başkanı olduğu sırada başladığını söylüyor.

Bu hayalin aklına düşmesinden bu yana 20 yılı aşkın süre geçti. İktidar en güçlü döneminde bile bu projeye başlayamadığına göre bundan sonra da olmaz.

Ayrıca şu ana kadar “Buradan geçecek gemilerden para kazanacağız” söylemi dışında, bu projenin yararı konusunda da ortaya hiçbir şey konamadı.

O halde olan ne?

Çok basit, AKP Genel Başkanı, İstanbul’da aldığı katmerli yenilginin şokundan hâlâ kurtulamadı.

İstanbul Belediye Başkanı’nı ve muhalefeti sürekli tahrik ederek gücünü korumaya çalışıyor.

O halde muhalefete düşen görev bu oyunu bozmaktır.

Biliyorsunuz bu proje ile ilgili ÇED yani Çevresel Etki Değerlendirmesi raporu yayınlandı.

ÇED raporunun yayınlanmasından sonraki süreç, bakanlık tarafından şöyle duyuruldu;

“Komisyonun sonuçlandırdığı ÇED raporu, halkın görüş ve önerilerini almak üzere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde ve bakanlıkta on (10) gün görüşe açılır. Bakanlıkça projeyle ilgili karar alma sürecinde bu görüşler de dikkate alınır. Bakanlık, halktan gelen görüşler ışığında rapor içeriğinde gerekli eksikliklerin tamamlanmasını, ek çalışmalar yapılmasını ya da İnceleme Değerlendirme Komisyonu’nun yeniden toplanmasını isteyebilir. Nihai olarak kabul edilen Çevresel Etki Değerlendirmesi raporu 10 (on) gün halkın görüşüne açılmış olup görüş ve öneriler için bu süreç içerisinde İSTANBUL Çevre ve Şehircilik il müdürlüklerine veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na müracaat edebilir. İlgililere ve kamuoyuna duyurulur.”

Buradan anlaşılan şu: Eğer bu rapora yönelik mantıklı, kabul edilebilir ve geçerli itirazlar yapılırsa bakanlık bu raporu ve projeyi yeniden değerlendirmek zorunda.

O halde başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri örgütlenmeli ve bu rapora karşı milyonlarca itiraz dilekçesi doldurulmalı.

Kimileri “İktidar da örgütlenir ve lehte beyanlarda bulurlar” diyebilir.

Hiçbir geçerliliği olmaz.

Çünkü bu tür durumlarda aslolan itirazlardır, lehte beyanların bir hükmü olmaz.

Muhalefet böyle bir eylemi örgütlerse bu tarihimizin en önemli sivil inisiyatiflerinden biri olacaktır.

Kanal İstanbul’a karşı verilmiş milyonlarca “karşı dilekçe”nin önünde duramaz bu iktidar.

Ayrıca her fırsatta “Milli irade ne istiyorsa onu yapıyoruz” diyenler, halkın büyük bölümünün karşı çıktığı bir projeyi hayata geçiremez.

Bunun da ötesinde hem AKP Genel Başkanı hem de konunun ilgilileri, bu projenin halk tarafından istendiğini ileri sürüyorlar her fırsatta.

Böyle çaplı bir organizasyon ile Kanal İstanbul konusunda “Milli irade veya halk böyle istiyor” söyleminin de aslında doğru olmadığı ortaya çıkacaktır.

Ayrıca gerçek milli irade de bu şekilde gösterilmiş olacaktır.