Yandaş Yeni Şafak gazetesi İsmail Kılıçarslan, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'düşük faiz' politikasının önemli ölçüde rol oynadığı ekonomik krizi köşesine taşıdı. 

Almanya Ekonomi Bakanı Habeck'in “Gideceğiniz yere trenle ya da bisikletle gidin. Arabayla gitmediğiniz her kilometre Rusya’nın fosil yakıtlarına, sıcak suyla almadığınız her duş Rusya’nın doğalgazına dur demek manasına geliyor" şeklindeki ifadesine yer veren Kılıçarslan, şöyle devam etti:

Şimdi ben bunları böylece yazınca 'Almanya’daki krizi gösterip Türkiye’deki krizi savunacak' diyebilecek süt danalarının hevesini kursağında bırakayım: Meselem o değil.

Meselem, güçlü ekonomik yapısı ile küresel ekonomik krizi doğal olarak Türkiye’den daha hafif atlatan Almanya’nın tasarruf tedbirlerini konuşmasındaki rahatlık ile bu tedbirleri hayata geçiriyor olmasındaki kararlılık.

Bilmem, belki de Almanların iki dünya savaşında da yenilmesi ve değişen şartlara uyum sağlamalarındaki esneklik etkilidir bu rahatlıkta ve kararlılıkta.

Bırakın 'gerekirse haftada bir yıkanın' demeyi Türk milletine, 'mevsiminden önce meyve-sebze almayın' denilse 'hükümet istifa' denilir. Yarı şaka yarı ciddi Yeniçeri Ocağı’nda çıkan isyanların başat nedeninin 'kabak yemeği' olduğu bilgisi toplumsal hafızamızda vardır ve canlıdır.

Zannederim tasarruf etmek, bizim millete göre bir şey değil. Belki çok da zorlamamak lazım.

Meselenin bam teli bence şurasıdır. Millet olmak, zoru, geldiğinde başarılacak bir gerçekliktir esasen. Ancak bizimki gibi ülkelerin 'millet olması ve millet kalması' genellikle istenmediği için 'kabak yemeği' hep problem olagelmiştir. Birileri tarafından problem olarak tanımlanmıştır.

Yahu durun. Vallahi olanı biteni savunmuyorum. Olanın bitenin çok da savunulacak bir tarafı kalmadı zaten. İstanbul’dan İzmir’e 1.000 lira yakıt parası ödedim. Ev sahibim 3.500 lira olan kiramı 7.000 lira yaptı. Üstelik 'Ocakta yine konuşacağız' dedi. 94 liraya satılan 350 sayfalık, normal kapaklı kitap gördüm. Üsküdar’da simit 4 lira yahu, daha ötesi var mı?

Sadece şunu bir soru olarak soruyorum: Zaten hep ayağını yorganına göre uzatmak zorunda olan dar gelirliler hariç, ekonomik krizle mücadele etme azminde olan herhangi insan topluluklarını niçin görmüyoruz güzel yurdumuzda?

Bağlamı biraz farklı tabii ama soru şu: İnsan, İphone13’ü yok diye ailesine, işine, memleketine küser mi?