Eski Halkın Emek Partisi (HEP) milletvekili ve Odatv yazarı Mahmut Alınak, yeni kitabını, ev hapsi hallerini, Kürt siyaseti hakkındaki düşüncelerini ve geleceğe dair öngörülerini Independent Türkçe'den Müjgan Halis’e anlattı.

70 yaşına yakın ve 25 yaşından beri tam 10 kez tutuklanıp memleketin çeşitli cezaevlerinden yolu geçen Mahmut Alınak, dört aydır Kars'ın Digor ilçesinin Dolaylı Köyü'nde ev hapsinde.

'HİÇ DEĞİLSE HAPİSHANEDE SOHBET EDERİM'
Müebbet hapis cezasıyla yargılanan ve çıkarıldığı ilk duruşmada “ev hapsi” şartıyla serbest bırakılan ve süreci oldukça 'can sıkıcı' bulduğunu söyleyen Alınak, "Hiç değilse hapishanede sohbet edeceğiniz insanlar oluyor. Günün belli saatlerinde avluya çıkıp, az da olsa güneş alabiliyorsunuz. Ama evde bu imkan yok" dedi.

Alınak, 24 Eylül'de yapılacak duruşmasında ev hapsi kaldırılmazsa, tekrar cezaevine götürülmeyi talep edeceğini söyledi.

Mahmut Alınak’ın açıklamalarında öne çıkan kısımlar şöyle:

Ben köydeki evi devletin köy yakma siyasetine tepki çekmek için yaptırmıştım. Zaten köye, kendi toprağıma dönmek benim için bir özlemdi; ama bu bir gün benim için bir hapishaneye dönüşeceğini hiç düşünmemiştim.

Sabah 8'de kalkıyorum. İki kedi misafirim var, önce onları besliyorum. Evde ekmeği de kendim yapıyorum. Kahvaltından önce sabah sporu, ardından kahvaltı. Sonra elimde demli çayımla bilgisayarımın başına geçiyorum. Ya bir makale yazıyorum ya da Malakanları anlattığım 'Tanrının Sesi' romanına devam ediyorum.

Arada yemek yapıyorum. Sonra tekrar yazmaya oturuyorum. Ardından evde akşam yürüyüşü yapıyorum. Akşamları güzel bir film yakalarsam onu izlemeye çalışıyorum. Zaman zaman misafirlerim geliyor; ama pandemi dönemi olduğu için mümkün olduğunca kısıtlamaya çalışıyorum.

1977 yılında genç bir avukatken sokakta bildiri dağıttığım için tutuklandım. Gidip hapishanede müvekkillerimle yattım. Müvekkiller, biz seni bizi kurtarasın diye avukat tuttuk, kendin geldin dediler.

Ben iyi bir romancı değilim, çünkü benim her kitabımın mutlaka bir derdi vardır. Mesela son kitabımda Malakanların nasıl özgürleştiğini yazmaya çalışıyorum. Bu yüzden romanlarım daha çok didaktiktir. Makalelerim de öyle.

Aslında ben siyasetçi olmamalıydım, bir yakınım bana sen doktor gibi davranmıyorsun, hasta yakını gibi davranıyorsun demişti. Haklıydı belki de.

Sözünü ettiğiniz kartallar ve tavuklar masalı, dünyada ezenler ve ezilenler oldukça anlatılmaya devam edecek. Ta ki ezilenler örgütlenip, el birliğiyle ülkelerinde ve dünyada zorbaları alaşağı edinceye kadar.

Ben o masalı kahramanıma anlattırarak, tarihin belleğine havale ettim. Çünkü kendimi tarihe karşı sorumlu hissediyorum. İstedim ki, 100 yıl sonra bir edebiyatseverin torunları okusun.