Fransa'da geçtiğimiz hafta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un (LREM) zaferiyle sonuçlandı (yüzde 27,8). Bu öngörülen bir şeydi. Seçimin sürprizi, daha çok ikinci sırada kimin yer alacağında saklıydı. Aslında o da sürpriz olmadı, tahminler doğru çıktı ve Marine Le Pen (RN) oyların yüzde 23,1’ini alarak ikinci sıraya yerleşti. 2017’ye göre oy oranını yaklaşık üç puan artırdı. Bu seçimin asıl sürprizi oyların yüzde 22’sini alan Jean-Luc Melenchon (LFI) oldu. Ancak bir puan farkla ikinci tura kalamadı. Marine Le Pen’in oylarındaki bu artışa rağmen 24 Nisan’da yapılacak ikinci turun galibinin Macron olması çok şaşırtıcı olmaz. İkinci turda sol seçmen, oylarını 'eli mahkum' Macron’a verecek gibi bir izlenim olsa da sandığa gitmeyen oranlarında büyük bir artış olacağı da öngörülebilir bir gelişme. Zira Fransız halkı, son beş yılda Macron’un neoliberal politikalarının etkilerini iliklerine kadar hissetti. Bu nedenle katılım oranının ikinci turda 2017 oranla daha düşük olacağını öngörmek hiç zor değil. Fransız büyük burjuvazisinin de ümidini ona bağlamış durumda olması Macron'un, ikinci turu alacağı öngörüsünde bulunmamızı kolaylaştırıyor. Zira Le Pen, birinci turdaki başarısının hemen ardından Paris'te düzenlediği basın toplantısında seçimi kazanması durumunda Fransa'yı NATO'nun emir komuta zincirinden çıkaracağını söyledi.

Paris'te dış politika vizyonunu açıkladığı toplantıda konuşan Le Pen, "NATO'dan ayrılmayı değil birleşik komutasından ayrılmayı önereceğim. Birleşik komutadan ayrılacağız ama beşinci maddeye başvurma hakkımızı saklı tutacağız" ifadelerini kullanarak Fransa'yı 1966-2009 arasındaki NATO politikasına döndürmek istediğini belirtti. NATO'nun kurucu üyelerinden biri olan Fransa, 1966'da emir komuta zincirinden çekilmiş ancak kolektif savunmaya katkı verme zorunluluğundan çekilmemişti. 2009'da Strasburg ve Kehl'de düzenlenen NATO zirvelerinin ardından Fransa, birleşik komutaya geri dönme kararı almıştı. 2017'deki seçimlerde ikinci tur öncesi Moskova'ya giderek Kremlin'de Putin'le görüşen Le Pen, bu kez de NATO ile Rusya arasında bir yakınlaşma önerisinde bulundu. Le Pen konuyla ilgili olarak "Rusya-Ukrayna savaşı bittiğinde ve barış anlaşması imzalandığında, NATO ve Rusya arasında stratejik yakınlaşma için çağrıda bulunacağım" ifadelerini kullandı. Ayrıca Almanya ile yakın ilişkileri sürdürmek istediğini söyleyen Le Pen, bu iki ülke arasında bazı stratejik farklılıklar olduğunu belirterek "Fransa'nın Berlin'e karşı körlüğünü içeren Macron-Merkel modelini takip etmeyeceğim, ama uzlaşma politikasını devam ettireceğim" şeklinde konuştu; ayrıca Avrupa Birliği'nden çıkış gibi bir planı olmadığını ancak Fransa'nın yükümlülüklerini azaltmak istediğini söyledi. Bu sözlerinden de anlaşılabileceği gibi Le Pen'in dış politikadaki yaklaşımları klasik merkez sağ partilerden ve Macron'dan oldukça farklı.

Seçimlerin asıl sürprizi ilk ya da ikinci sıradaki aday değil, üçüncü sıradaki aday oldu demiştik. İlk turda yüzde 21,95 oy alan sosyalist Boyun Eğmeyen Fransa Hareketinin lideri Jean-Luc Melenchon'un seçmenlerinin oyları, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve aşırı sağcı Marine Le Pen'in yarışacağı seçimin ikinci turda belirleyici olacak denilse de Boyun Eğmeyen Fransa seçmeninin ikinci turu boykot edeceği ya da tercihini Macron'dan yana kullanacağı daha ihtimal dahilinde. Seçimlerin hemen ardından yaptığı konuşmada Melenchon, yaptıkları çalışmadan gurur duyduğunu belirterek "Kime asla oy vermeyeceğimizi biliyoruz. Fransızlar ne yapacaklarını biliyorlar, ne yapacaklarına kendileri karar veriyorlar. Le Pen'e tek bir oy bile vermemelisiniz" diye konuştu.