İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Londra’da yapılan bir müzayededen Fatih Sultan Mehmet ile oğlu Cem Sultan’ın yer aldığı bir resmi satın alarak İstanbul’a getirtmesi; AKP’de ve yancılarında kızgınlığa yol açtı. Öyle ya kendilerini Osmanlı torunu gösteren ve 18 yıldır iktidarda bulunan AKP yönetimi niye bu işi yapmamıştı?

Sahte Osmanlıcı yanları ortaya çıkan AKP’liler ve propaganda elemanları, başladılar bu resmi karalamaya… Bunlardan birisi de Cumhurbaşkanlığı tarafından maaş bağlanan Murat Bardakçı oldu.

Bardakçı, “Fatih’in Karşısındaki Genç Cem Sultan Değildir” başlığıyla yazdığı yazıda bazı iddialar ortaya attı. Ama bu iddialar onun tarihsel süreci ve Batı resim piyasasını iyi bilmediğini de ortaya koydu.

Amacı resmi kötülemek olan Bay Bardakçı, eserin sahte olduğu izlenimi yaratmak istiyordu. Yağlıboya tablodaki genç Osmanlının, dönemin şehzadelerinden Cem Sultan olduğunu söyleyen tarihçi İlber Ortaylı’yı yalanlamaya çalışıyordu. Diyor ki: “hattâ gencin Fatih’in en sevdiği oğlu Cem Sultan olduğu yolundaki açıklamaların temeli yoktur. … Cem de o tarihte Konya’dadır.

Sanat tarihçiliğinden habersiz olanlara has bir iddia bu… Fatih dönemi tablolarını inceleyen sanat eleştirmenleri, bu eserlerin Fatih Sultan Mehmet’in son yıllarına, 1480’lere denk düştüğünü yazıyorlar. Bu dönem artık, yeni padişahın belirleneceği süreci kapsıyor. Sultan 2. Mehmet, dünya görüşü ve yetenekleri bakımından Cem Sultan’ı kendisine benzetmektedir. O yüzden Cem Sultan’a prestij kazandırmak amacıyla çağırmış, kendisiyle birlikte resmini yaptırmış olabilir. Bu, çok kolay bir iştir.

Bardakçı tarihsel bağlamdan kopuk atmalarına devam ediyor: “hükümdar babanın oğlu ile beraber resmedilmesi Şark’ın geleneklerine ve protokollerine ters düşer.

Bu iddia gerçekmiş gibi dursa da tamamen uydurmadır. Öncelikle Bay Bardakçı, Şark’ta daha önce resim yaptırma geleneği olmadığını bilmezden geliyor. Sultan Mehmet, resim düşmanı İslam geleneğini yıkarak bir devrim yapıyor. Bu devrimci padişah oğlu ile birlikte resim vermekten neden çekinsin?

Bay Bardakçı yine dayanaksız iddialara devam ediyor: “üstelik bir padişahın oğlu bile olsa bir başkası ile aynı boyda resmedilmesi örfe ve edebe mugayirdir!

Bu da tam bir uydurmadır. Padişahların çok büyük çizildiği, diğer kişilerin küçük gösterildiği iddiası, Osmanlıdan kalma eldeki resimlere ve minyatürlere hiç mi hiç uymaz. Önemli kişilerin büyük gösterildiği iddiası, ancak eren kültü bulunan yerlerdeki Türklerin mezarları için geçerli bir iddiadır. Evliya mezarlarının eski atalar kültü gereği Türklerde büyük yapıldığı doğrudur. Ama Sultan Mehmet asla kendisini böyle göstermemiştir. Çünkü o dinsel bir kişilik değil siyasal bir kişilik olduğunun bilincindeydi.

Belli ki Murat Bardakçı Osmanlı minyatürlerini incelememiş. İncelemiş olsa bile baktığını anlayamamış.

Padişahları yücelten bu resimlerde bile padişahlar büyük şehzadeler küçük çizilmemiştir. Bırakın şehzadeleri, padişahı eğlendiren müzisyenler ile hokkabazlar bile hemen hemen sultanla eşit boydadırlar. Sadece padişahlar daha yüksek yerde yani taht üstünde gösterilirler ve üstündeki elbiseler de daha gösterişli olduğundan onlar biraz daha cüsseli dururlar.

Yani, Sultan Fatih ile genç Osmanlı’yı (Şehzade Cem Sultan) bir arada gösteren resimdeki oran hiç de adaba mugayir değildir. Bardakçı’nın tasvir ettiği gibi bir padişahı büyük, diğer insanları küçük gösteren Osmanlı minyatürü de yoktur.

Bu yazıya Osmanlı’nın en gaddar padişahlarından birisi olan ve kendisini çok üstün gören Yavuz Sultan Selim ile ilgili bir minyatür ekliyorum. Bu resim Sultan Selim’in içkili eğlence anını gösteriyor. Bakın bakalım padişah ününe yaraşır ve gelenek(!) gereği çok büyük; çalgıcılar da çok mu küçük çizilmiş?

HIRİSTİYAN SARIK SARAMAZ
Bardakçı, işi sulandırabilmek için Cem Sultan’ın resmi ile ilgili bakın neler yazmış:

“Bu kişi bir Avrupalı, muhtemelen de Osmanlı sarayı ile bağlantısı bulunan ve İstanbul ile alâkasını bu şekilde yâdetmek isteyen Venedikli bir tüccar veya diplomat olmalıdır” diyor. Hani şimdilerde devlet büyüklerinin yanına yaklaşıp selfi çekebilmek için takla üstüne takla atan bazı işadamları var ya, işte onlar gibi biri…”

Resme baksa idi, Sultan Mehmet’in karşısındaki kişinin tam bir Osmanlı şehzadesi gibi giyindiğini anlardı. Şehzadenin içliği, kaftanı, sarığı ve sarıktaki sorgucu onun sultan ailesinden birisi olduğunu pek açık gösteriyor. Belli ki Murat Bardakçı daha Hıristiyanların, Osmanlı ülkesinde Müslümanlar gibi giyinemediğini, bunun yasak olduğunu bile bilmiyor.

Herkes bilmelidir ki önemi ne kadar büyük olursa olsun hiçbir Hıristiyan veya Yahudi Müslümanlara özgü olan sarık saramazdı.

Tablodaki genç Osmanlı’nın, yöneticiler karşısında takla atan üçkağıtçı gibi birisi olduğunu iddia eden Bay Bardakçı’ya o resme, gözlüğünü silerek bakmasını öneriyorum.

Son cehaleti ise Bellini'ye ait resim olsa bunun yüz milyonlarca paunda satılacağını söylemesi. Belli ki ya sopa yememiş ya sayı saymasını bilmiyor. Neredeymiş o yüz milyonlarca paund? Bellini’nin hangi eseri diyelim ki 200 milyon paunda satılmış?

BİRAZ OKU-ARAŞTIR
Murat Bardakçı Osmanlıca metinleri okumasını iyi bilir ama onları yorumlarken Osmanlı vakanüvislerinden daha gerici davranır. Saltanat aşkı yüzünden gerçekleri görmezden gelir ve geçmişi yüceltir. Bugün 80 binden fazla sözcük bulunan Türkçe’yi aşağılamaktan asla vaz geçmez. Ama resim-minyatür konusunda bile çok bilgisizdir.

Kendisine hiç değilse akademisyen Ruhi Konak tarafından yazılan “Osmanlı Minyatür sanatında Padişah portreciliğinin İlk Örnekleri ve Geleneğe Katkıları” başlıklı makaleyi okumasını salık veriyorum. Okusun da bu resim geleneğinin ilkin Fatih Sultan Mehmet döneminde Batı tarzlı başladığını öğrensin. Batı geleneğinde ise padişahların resminin diğer kişi resimlerinden büyük çizilmediği bilinmektedir.

Sayın Konak makalesinde diyor ki: “II. Mehmed’in saltanat yılları Osmanlı portreciliğinin başladığı ve sentez yaklaşımların denendiği bir dönemdir. Bu dönemde II. Mehmed, Avrupalı sanatçıları saraya davet ederek onlara portre ve madalyonlarını yaptırmış; Sinan Bey olarak bilinen nakkaşı da resim eğitimi almak üzere Venedik’e göndermiştir. Sinan Bey ve öğrencisi Bursalı Şiblizade Ahmed’e atfedilen ilk minyatür portre örnekleri de bu süreçte, üretilmiştir.

Yani, Osmanlı’daki ilk resimler, olmayan Şark geleneğine göre değil, Batı tarzına göre şekillenmiştir.

Sultan Mehmet, Avrupalı ressamlarla olan ilişkisini sadece Bellini ile sınırlamamıştır. Şu bilgi onun başka ressamlara resmini yaptırdığını göstermektedir: “II. Mehmed (…) kendi portre ve madalyonlarını yaptırmak amacıyla, Gentile Bellini, Mastori Pavli, Veronalı Matteo de Pasti ve Costanzo da Ferrara’yı İstanbul’a davet ettiği bilinmektedir.

Örneğin ünlü Fatih madalyonu ressam Costanzo da Ferrara tarafından yapılmıştır. Bu bilgiler bize ileride karşımıza başka Fatih portrelerinin çıkabileceğini göstermektedir.

CEM SULTAN’IN YANINDA OLMALIDIR
Bu resmin Avrupa’da ortaya çıkmasına gelince… Osmanlı tarihini iyi bilenler buna şaşırmaz.

Resim büyük olasılıkla sarayda yapılmıştır. Cem Sultan poz vermiş ve karşısına Fatih Sultan Mehmet’in bilinen bir pozu da yerleştirilmiş olabilir. Ama resmin Fatih devrini yansıttığı gerçek. Resim, Sultan Mehmet döneminde sarayda olsa bile Sultan Bayezid padişah olduktan sonra çöpe atılmış, resim hayranı bir Hıristiyan Osmanlının eline geçmiş olabilir. Sonrası elbette ki Avrupa olacaktır.

Bu tablo çok büyük bir olasılıkla Cem Sultan’ın yanında bulunuyordu. Cem Sultan, Şehzade Bayezit ile yaptığı padişahlık kavgasını yitirince Avrupa tarafına kaçmıştır. Giderken bu tabloyu yanında götürmüş olmasından daha doğal ne olabilir? Daha sonra Cem Sultan’ın mirası oradaki aristokratların eline geçmiş; elden ele aktarılarak bugünlere kadar ulaşmıştır. Unutulmasın ki Batının aristokrat aileleri, üstünlüklerini en fazla resim koleksiyonu yaparak göstermişlerdir.

Bunu yeni Türkiye’nin eski kafalı münevverleri anlayamaz. Şaşırdığım konu ise analitik kafa sahibi İlhan Kesici’nin, sanat tarihinden anlamayan Murat Bardakçı’nın hezeyanlarına kanarak bu resmi kötülemesi oldu.

Kendisine, Fatih döneminde, onun bir madalyonuna bakarak daha büyük bir portresinin yapıldığını hatırlatayım. Bu resmin, Şehzade Cem’in tarihsel kişiliğinin açığa çıkması açısından ayrı bir değeri bulunuyor.

Şimdi şu sorunun cevabı aranmalıdır: Acaba laik kimlikli Cem Sultan’ın iktidara gelmesinden korkan tutucu saray erkânı mı zehirledi Fatih Sultan Mehmet Han’ı?