31 Mart yerel seçimleri sonuçları gösterdi ki iktidar partisi, ülke genelinde özellikle sanayinin ve turizmin yoğun olduğu illerde büyük oranda güven kaybına uğrayarak hezimete uğradı.

Muhalefet toplam nüfusun 40 milyonuna yakın olan finans, ticaret, sanayi ve turizm merkezi illeri alırken iktidar ise yaklaşık olarak toplam nüfusun sadece 39 ilde 31 milyon 111 binini aldı.

Bu sonuçlara göre iktidarın mali ve ekonomik anlamda sanayi, finans, ticaret, turizm, üniversite kentlerini birer birer kaybetmesi, kendi içerisinde büyük bir hesaplaşmayı da beraberinde getirmiş bulunmakta…

Eski devrik Başbakan Davutoğlu ve Abdullah Gül’ün yeni bir parti kuracağı kulisleri daha şimdiden AKP’li kurmayları kaygılandırmaya başladı. Parti içerisinde çözülmeye karşı önlem almaya çalışan Erdoğan ise daha önce yüzüne bile bakmadığı ve zaman zaman davaya ihanet ettikleri gerekçesiyle ağır ithamlar altında bıraktığı eski yol arkadaşlarını kamu bankalarının yanı sıra önemli kamu görevlerine atama yapması yurttaşların gözünden kaçmadı. İstanbul seçmeni ise bu durumu “kamu malıyla rüşvet dağıtılıyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

27 Mart 1994'de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleriyle yıldızı parlayan Erdoğan, gelinen süreç içerisinde ülkede kendi imparatorluğunu (tek adam rejimi) kurma noktasında epey mesafe almıştı.

Yaklaşık 150 yıllık bir tarihsel birikime sahip olan Osmanlı-Türk modernleşme ve aydınlanma sürecinde köklü bir kırılma yaşanmasına neden olan AKP’li Erdoğan, 1908 Hürriyet Devrimi ve 1923 Cumhuriyetinin neredeyse bütün kazanımlarını tasfiye etme noktasında son darbeyi vurmaya hazırlandığı sırada hiç beklemediği 31 Mart yerel seçimleri sonuçlarıyla hesapları karıştı.

Erdoğan’ın göremediği ya da görmek istemediği durum 1908 Hürriyet Devrimi ve 1923 Cumhuriyetinin Türkiye halkları tarafından benimsenerek kabul gördüğü ve aydınlanma yolunda zaman zaman sekteye uğrasa da ortaçağ karanlığına geri dönüşün olmayacağı gerçeğini 31 Mart yerel seçimleri sonuçları bir kez daha gösterdi.

Aslında Erdoğan’ın asıl korkusu İstanbul’u kaybetmek ya da Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması değil. Asıl korkusu İstanbul’la birlikte kurmak istediği otoriter rejimi kaybetme korkusu.

Sonuç olarak İstanbullu seçmenin iradesiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını YSK eliyle gasp eden AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, yine YSK’nın 23 Haziran’da yeniden yapılacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde İstanbul halkının AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoriter ortaçağ yönetimine izin vermeyeceği gerçeği…

Çünkü 23 Haziran seçimleri sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimleri değil. 23 Haziran seçimleri yaklaşık 150 yıllık bir tarihsel birikime sahip olan Osmanlı-Türk modernleşme, aydınlanma ve 1908 Hürriyet Devrimi ile 1923 Cumhuriyetinin kazanımlarını sahiplenme seçimi.