Bir ülkenin cumhurbaşkanı milleti ayrıştırmalı mıdır yoksa birleştirmeli midir?

Bir ülkenin cumhurbaşkanı, ortama germeli midir yoksa yatıştırmalı mıdır?

Toplumu ayrıştırma ve germe işlerini partili cumhurbaşkanımız pek bir gayretle yapmaktadır.

Öyle ki bu iş için Cuma namazını beklemekte; cami kapısında karşıtlarına verip veriştirmektedir.

Eski Türkiye’deki eski Müslümanlar böyle bir şey ne yaptılar ne böyle bir manzara gördüler.

Son kışkırtması yine cami kapısında oldu.

Boğaziçi Üniversitesi’ne partili bir intihalci ismi rektör atadı. Üniversitenin öğretim üyeleri ve öğrenciler bu kayyım rektörü istemediler. Boğaziçililere demediğini bırakmadı. Oranın tertemiz öğrencilerini hedef alarak “"Siz öğrenci misiniz, yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan, orayı işgale kalkışan terörist misiniz?" dedi. Bunun kısa anlatımı, partili rektörün istifasını isteyen öğrencilerin terörist ilan edilmesiydi.

Ve son olarak çok büyük bir meydan okuma daha gerçekleştirdi. Dedi ki: “Yürekleri yetse Cumhurbaşkanı da istifa etmeli diyecekler."

YÜREK DEĞİL DEMOKRASİ İŞİ
Sayın Erdoğan bu sözü ile açıkladı ki Türkiye müthiş bir baskı altındadır ve halk da korku içindedir.

Demokrasinin olduğu her ülkede, isteyen herkes, ülkeyi yöneten siyasi kişiye “İstifa et!” diyebilir. Bunu demesi için onda yürek olmasına da gerek yoktur. AKP Lideri Erdoğan’ın “Eski Türkiye!” diye kötülediği AKP’den önceki dönemde, cumhurbaşkanlarına da başbakanlara da böyle sayısız çağrılar olmuştur.

Eğer Türkiye’de demokrasi var ise, vatandaşın, “Ey Erdoğan, bu işi beceremiyorsun, istifa et!” demesi bir cesaret işi olamaz.

Eğer bunu demek için vatandaşın yüreği yetmiyorsa, yani bu sözü söylemeye insanlar korkuyorlarsa orada ya otokrasi vardır veya totaliter rejim toplumu ezmeye başlamıştır.

Kısacası, bu ülkenin cumhurbaşkanına, onu beğenmeyen birisi, korkarak, “İstifa et!” diyemiyorsa Türkiye artık demokratik bir ülke olmaktan uzaklaşmıştır.

Bunu mu söylemek istiyor Sayın Erdoğan?

Ben AKP ve yandaş güçlerinin bunca kuşatmasına karşın, ülkemizde yine de birazcık demokrasinin kaldığına inanıyorum. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a diyorum ki: “Sen de istifa et arkadaş! Bak, damadın istifa etti, dolar bir liradan fazla düştü. Demek sen istifa etsen, ekonomi güllük gülistanlık olacak. İstifa et de son bir iyilik yap şu ülkeye…

HERKESİN ÇOCUĞU DEĞERLEDİR
Sayın Erdoğan! Toplum içindeki krediniz azaldıkça sizin şiddetiniz artıyor. Muhalefet partilerini terörist ilan etmeniz yetmedi, şimdi bu halkın üniversiteli çocuklarını bile terörist göstermeye kalkışıyorsunuz.

Sayın Erdoğan! İnsaf, imanın yarısıdır. Kendilerini iyi birer insan olmaya adamış o seçkin öğrencilere nasıl terörist diyebildiniz? Buna diliniz nasıl vardı?

Sizin çocuklarınız ne kadar değerliyse başkalarının çocukları da o kadar değerlidir. Lütfen bu hiddet-şiddet dilinden vaz geçin.

MEDRESE YAPAMAZSINIZ
Sayın Erdoğan, sizin Türk üniversitelerini medreseye çevirmek gibi bir hayaliniz olduğunu az çok biliyorum. 28 Nisan 2016’da imam hatiplilere attığınız nutukta önce cumhuriyet dönemini şu sözlerle yerdiniz: “Türkiye’de bir dönem inancından, tarihinden, kültüründen uzak bir nesil yetiştirme projesi uygulandı. Bunun için eğitim sistemimiz alt üst edildi.

Sonra medreselerin Osmanlının son döneminde yozlaştığını söylediniz ama yine cumhuriyet rejimine çakıp, cumhuriyet döneminde medreselerin kaldırılmasının büyük boşluk yarattığını iddia ettiniz.

Yani sizin hayalinizde üniversite görüntülü medrese ortamı var. Üniversiteleri medreseci zihniyetteki adamlara yönettirme politikanız yüzünden buraların üniversitelerin verimliliği çok düştü. Her yıl dünya listelerindeki yerimiz geriye gitti.

Söyler misiniz Sayın Erdoğan? Büyük maddi güçler vererek kendi zihinsel çizginize uygun biçimde kurduğunuz İbni Haldun Üniversitesi’nin dünya üniversiteleri arasında bir kıymet-i harbiyesi var mı?

Ya şu Sabahattin Zaim Üniversitesi?

Ya köklü cumhuriyet üniversitelerini bölerek oralardan yavrulattığınız üniversiteler?

Kısacası, sizin döneminizde, parti projesi olarak yarattığınız üniversitelerin akademik dünyada bir değeri yok.

Niçin mi?

Buraları siz, dindar ve kindar nesil yetiştirme projesinin bir üst basamağı olarak tasarladınız da ondan… Buralarda, “Cep telefonuyla Nuh Peygamber konuştu!” gibi, “Google’ı Sultan Abdülhamit buldu!” gibi, “Ben cahil insanların ferasetine güvenirim!” gibi inciler yumurtlayan akademisyenlere ön verdiniz.

Sayın Erdoğan 18 yıllık iktidarınızda sizin üniversiteleriniz hiçbir akademik başarıya imza atamadı.

Beyefendi! Bizi rahat bırakmıyorsunuz, hiç değilse bilimi rahat bırakın. Özgür davranan akademisyenleri aşağılamak, korkutmak yerine onları kendiniz için bir şans sayın.

Sayın Erdoğan, yeni anayasa peşinde koşacağınıza var olan anayasaya uyun pek çok sorunun kendiliğinden çözüldüğünü göreceksiniz…

Bu huzuru kendinize niçin çok görüyorsunuz?