13-14 Aralık tarihlerinde Ankara’da yapılan TMMOB Sanayi Kongresi’nin sonuç bildirgesi açıklandı. Açıklanan bildiride "Sanayi sektörünün lokomotifi olan imalat sanayindeki gerileme sanayisizleşmenin göstergelerinden biridir" kullanıldı.

Birgün'de yer alan habere göre, Türkiye’de üretim alanlarının tahrip edildiği, dış tasarruflara dayalı, finansal spekülasyon ve şişirilmiş değerler sistemini baz alan inşaat ve rant odaklı büyüme stratejisinin, her geçen gün ülkeyi sanayileşme olanaklarından uzaklaştırdığının altı çizilen bildiride yer alan değerlendirmeler özetle şöyle:

“Türkiye, makro ekonomik ve sosyal verilerden de izlenebileceği gibi bir bunalım süreci içindedir. Son 17 yıldır uygulanan sanayisiz, istihdamsız, ranta ve borçlanmaya dayalı, dışa bağımlılığı gittikçe pekiştiren ekonomi politikaları, bu bunalımın temel nedenleri arasındadır. İstihdamın niceliksel değişiminin yanında niteliksel olarak yaşanan bozulmaya, ekonomik ve sosyal haklarda ciddi bir gerileme ile yaygın işsizlik ve yoksulluk eşlik etmektedir. Bu gelişmelerle birlikte, aynı zamanda Türkiye ekonomisini kalkınmacı bir yola sürükleyecek istihdam potansiyeli de önemli ölçüde tahrip edilmiştir.

Son 20 yılda ülkede sanayi yatırımları durmuş, tüm zenginlik hizmet, finans, inşaat ve gayrimenkul sektörlerine aktarılmıştır. Neoliberal yönelimle 1980 sonrası kamunun sanayiye yatırımı neredeyse durduruldu. Kamu yatırımları ağırlıkla karayolu odaklı ulaştırma ve inşaat sektörlerine kaydırılırken sanayiye yapılan kamu yatırımlarının payı yüzde 1’in altına indi.

ZAYIFLAYAN SANAYİ
Sanayi sektörünün lokomotifi olan imalat sanayindeki gerileme sanayisizleşmenin göstergelerinden biridir. Bir diğer gösterge sınai yatırım yokluğu; bir diğeri de yakın tarihlere kadar ülke kalkınmasının temel direkleri olan kamu sanayi kuruluşlarının özelleştirilerek tasfiye edilmiş olmasıdır. Ara girdileri dışarıdan ithal etmeye dayalı politika dışa bağımlığa ve fason üretime dayalı, zayıflayan bir sanayi yapısı ortaya çıkarmaktadır.

KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ
Ekim 2018’de başlayan ekonomik krizin nicel olarak sonlandığı iktidar çevreleri tarafından ve resmi kurumlarca ifade edilmektedir. Milli gelir ve enflasyon hesaplama yöntemleri başta olmak üzere şeffaflıktan uzak olan iktidarın krizin atlatılmasında devletin nihaî tüketim harcamalarını, üretim yönünde ise esasen inşaat yatırımlarını ve özellikle “kullananın bedelini ödeyeceği,,yeterince kullanılmazsa bedelini devletin ödeyeceği” Kamu Özel İşbirliği kapsamında havalimanları, otoyol, köprü ve şehir hastaneleri gibi büyük altyapı projelerine ağırlık verdiği görülmektedir. Oysa sadece milli gelir büyümesi bile, kendisine eşlik etmeyen istihdam ve sanayi üretimi verileri ile krizin aşılamadığını ortaya koymaktadır. Bu haliyle ekonominin durumu, uzun erimli bir toplumsal bunalıma işaret etmektedir.

MÜHENDİSLER ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA ÇALIŞIYOR
Her iki mühendisten birinin asgari ücretin altında bir ücretle çalıştığı bildirilerek, “Her iki mühendisten biri borçludur. Çalışan mühendislerin yüzde 54’ü değişik zaman aralıklarında işsiz kalmış; mühendislerin neredeyse yarısının kendisi veya birinci derece yakınları kriz nedeniyle işini kaybetmiştir” denildi.

Bildiride, sorunların çözümü için emperyalizme ve dış girdilere bağımlı; neoliberal, rantçı, usulsüzlükler ve yolsuzluklar üzerine oturtulan ekonominin reddedilmesi gerektiği kaydedildi. Mühendisler, Cumhuriyet’in ilerici kazanımlarını benimseyen, laiklik ve hukukun üstünlüğünü temel alan, eşitlikçi, özgürlükçü, adil ve demokratik bir rejim inşa edilmesini istedi.