Umut Taştan

Yüksel Direnişçilerinden öğretmen öğretmen Acun Karadağ, Nazan Bozkurt, Mehmet Dersulu ve Düzce Direnişçisi mimar Alev Şahin ‘yoğun eylem yapmak’ gerekçesiyle 141, kaçma şüphesi gerekçesiyle tutuklanan Nuriye Gülmen ise 151 gündür cezaevinde. Yüksel Direnişine destek verdiği için tutuklanan Sibel Balaç ise 2018 yılından bugüne tutuklu bulunuyor.

Yüksel Direnişçilerinin ilk duruşması 9 Aralık’ta Ankara Adliyesi’nde görülmüştü. Çeşitli cezaevlerine sevk edilen direnişçiler mahkemeye ‘pandemi’ gerekçesiyle getirilmemişti. İlk duruşma sonrasında Mahmut Konuk ve ihraç kamu emekçisi Armağan Özbaş tahliye edilmişti.

İKİNCİ KEZ HAKİM KARŞISINA ÇIKACAKLAR
Yüksel Direnişçilerinin 2’nci duruşması ise 27 Ocak’ta Ankara Adliyesi 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Bir diğer Yüksel direnişçisi Nuriye Gülmen’in ise 5 Şubat’ta Çağlayan Adliyesi’nde hakim karşısına çıkacak. Direnişe destek verdiği için iki yılı aşkın süredir cezaevinde bulunan hasta tutuklu Sibel Balaç’ın duruşması ise 3 Şubat’ta Ankara Adliyesi’nde görülecek.

Aynı davadan yargılanan Yüksel Direnişçilerinden tutuklu Nazan Bozkurt’un ablası Gülnaz Bozkurt, 9 Aralık’ta görülen ilk duruşmaya dikkat çekti. Ankara Adliyesi’nde görülen ilk duruşmaya 2 gün kala dosyaya yeni suçlamaların eklendiğini ve bunları avukatlar da dahil olmak üzere mahkemede öğrendiklerini belirten Bozkurt, haklarındaki suçlamaların komik olduğunu belirtti.

NEYLE SUÇLADIKLARI BELLİ DEĞİL
Savcının haklarında karar verememiş olduğunu ve haklarında ilk olarak eylemlere ‘masum’ daha sonrasında ise ‘masumiyetten çıkmıştır’ ifadelerini kullandığını belirten Bozkurt şu ifadeleri kullandı:

Ne söyledikleri de belli değil. Neyle suçlandıkları da belli değil. Yüksel eyleminin tanımını bir türlü koyamamış. Birinde ‘masum hak araması’ derken, diğerinde ‘hak aramaktan’ çıkmıştır denilmiş. Savcı karar veremediği için neyden suçlayacağını onu da hakime bırakmış.

Mahkeme süreci çok komikti. İdil Kültür Mekezi’nde bir dijital materyal bulunmuş ve içinde de isimler kodlanmış. AC olarak Acun Karadağ, NZ şeklinde kodlanan Nazan Bozkurt ve Alev Şahin’in adı da Fatma diye kodlanmış, mahkeme bunu söyledi. Mahkemeye çıkmadan 2 gün önce dosyaya dahil edilmiş bu suçlama, avukatların da haberi yok. Hepimize sürpriz oldu. Hakim bu suçlamanın içeriğini istedi. İkinci mahkemeye tahminimce bu içeriğini hazırlayamadık, yetiştiremedik diyerek getirmeyecekler.

KARDEŞİNE PARA GÖNDERMESİ DOSYADA
Komik suçlamalar var hakkımızda diyen Gülnaz Bozkurt, “Kardeşim Nazan bana 50 TL göndermişti 2019 yılında ve bu ‘dosya şüphelisi Gülnaz Bozkurt’a 50 TL yatırmıştır’ diyerek dosyada suçlama olarak geçiyor. Biz de dedik ki biz dosya şüphelisi değil, kardeşiz. Kardeşine para göndermek gayet normal bir şey. “ dedi.

Yüksel Direnişçileri tarafından kurulan ve Türkiye’de adalet talebinde bulunan herkesi sahiplenen, destekleyen Direnişler Meclisi’nin gözlerini korkuttuğunu belirten Bozkurt açıklamalarına şu şekilde devam etti:

Her yere gidilmesi, adalet talep edenlere destek olunması etki yarattı tabii ki. İdil Kültür Merkezi’nden çıkan şeyde bunun üzerine zaten. Mehmet Dersulu, direnişleri gezecek, Mehmet değil ama başka bir isim olarak kodlanmış. Onu da Mehmet olarak söylüyorlar. Ankara’da olduğu için sorumluluğu AC üstlenecekmiş, diğer direnişlerle bağlantıyı o kuracakmış diyerek Acun hocayı söylüyorlar. Düzce’de olduğu içinde orayla ilgili şeylerle Fatma ilgilenecek gibi saçma sapan şeyler var Alev Şahin için. Nazan Bozkurt için de kendi düşüncelerini söylemişler. Çok cevval biriymiş, eğitim alırsa yetiştirilebilir ve militan olabilirmiş falan. Böyle şeyler yazışmalarda var. Bir de şiir yazmışlar, methiyeler dizmişler. Hakim bunu okuduğunda biz güldük ne yapıyor, ne şiiri okuyor diye. Bu arada Nazan değil, NZ olarak kodlamışlar. Çok komik bir mahkemeydi ve uzun sürdü, yaklaşık 9 saat falan sürdü.

Şunu söylüyorlar ayrıca ‘biz ev hapsi verdik, durmadılar. Adli kontrol tedbirleri uyguladık, imza verdik durmadılar’ diyor. Tabii bizimkilerde hep bir ağızdan ‘işimize dönmedik ki vazgeçelim eylemimizden. İşimizi verin, biz de çıkmayalım sokağa. Çokta memnun değiliz yerlerde sürüklenmeye.’ dediler. Nazan’a ev hapsi verilmişti. Anayasa Mahkemesi onu hak ihlali saydı. Savcı perşembe günü mütalaa istemişti. Nazan SEGBİS ile katılacaktı o mahkemeye. Türkiye suçlu bulundu ve tazminat ödeyecek bu yüzden.

İlk duruşmadaki heyet nöbetçiymiş. Asıl mahkeme heyeti yoktu 28 Ağır Ceza Mahkemesi’nin. 2’nci duruşmada asıl heyete çıkacağız.

‘TERÖR ÖRGÜTÜ İLE BAĞ BULAMADILAR’
Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve geçtiğimiz hafta aynı koğuşu paylaştığı arkadaşlarıyla gasp edilen haklarını istediği için 3 kez saldırıya uğrayan direnişçi Mehmet Dersulu’nun kardeşi Zehra Dersulu ise tutuklanma gerekçelerine dikkat çekti.

“Kanunda dahi yeri olmayan ‘yoğun eylem yapmak’ gerekçesiyle tutuklanmışlardı” diyen kardeş Dersulu “Normal de yargılandıkları şey ‘örgüt üyeliği’, sözüm ona bir örgüle üyeler. Bu yüzden yargılanıyorlar ama tutuklanma gerekçeleri yoğun eylem yapmak. Demek ki terör örgütü ile hiçbir bağ bulamadıkları için böyle bir sebep sundular önümüze, biz bu yüzden tutukluyoruz sizi. ‘Çok fazla ses yarattınız kamuoyunda, sizin sesinizi biraz kısmak gerekiyor’ diye düşündüler herhalde. Bunun başka bir açıklamasını göremiyoruz çünkü” ifadelerine yer verdi.

Direnişçilerin ilk duruşmaya pandemi gerekçe gösterilecek çıkarılmadıklarına dikkat çeken Dersulu, “İlk mahkemede, önce getirileceklerdi. Sonra pandemi gerekçesiyle SEGBİS dayatması yaptılar. Mehmet abim tabii ki buna itiraz etti, kabul etmedi. Çünkü bir sürü kopmalar oluyor, bunu Nazan Bozkurt’ta da gördük, akşama kadar bağlanamadı. Sıra bekledi, birbirlerini duyamadılar, hakim onu duyamadı, o hakimi duyamadı, çok da sağlıklı bir savunma yapamadı bu yüzden. Abim de ‘ben savunma yapmayacağım, savunmamı yüz yüze vermek istiyorum” dediğini belirtti.

‘DİRENMEKTEN BAŞKA YOLLARI YOK’
Yüksel Direnişçilerinin mahkemede yalnız bırakılmasını istemediklerini, adalet talebi olan herkesin onları sahiplenmesi gerektiğini belirten Zehra Dersulu, şu ifadeleri kullandı:

Avukatlardan aldığım bilgiye göre duruşma bitmeden haklarındaki diğer suçlamaları ortaya attılar. Mehmet abim için sözüm ona bir hafıza kartı bulunmuş İstanbul’da ve o kartta söylenene göre bir kod adı verilmiş. ‘İdris’ kod adlı biri varmış, çok gezen biriymiş, onun da benim abim olduğunu söylüyorlar. Nasıl böyle bir anlam çıkarmışlar, bunu nasıl tespit etmişler, ben hiç anlamıyorum. Abim Hatay’a geliyor, çok normal çünkü ailesi burada. Ankara’ya gidiyor, eylem alanı orası zaten. İstanbul’a gitse orada zaten Selvi abla ve Nursel ablanın direnişi var, onlara destek veriyor. Yani adalet arayan insanların yanında oldu benim abim ve diğer Yüksel Direnişçileri. Bundan başka anlamlar çıkarmaya çalışmak, çok yanlış. Çünkü sonuçta onlar da adalet arıyorlar. İşten atıldılar ve ‘işimizi geri istiyoruz’ diyorlar. KHK ile bir gecede, hiçbir gerekçe olmadan. Benim abim gece yarısı öğreniyor ihraç edildiğini ve gerekçesi de yok. Ona direnmekten başka bir yol bırakmadılar sonuçta.

Direnişler Meclisi’ni kurmaları onlar için suç sayıldı. Bütün direnişleri sahiplenmeleri, ortak bir paydada buluşmak istemeleri gayet normal bir durum. Sonuçta direnişlerin birleştirilmesi bazı şeylerin daha güzel ifade edilmesine sebep olur. Bence onlar bunu hazmedemediler. Direnişler Meclisi’nden dahi farklı bir anlam çıkarmaya çalışıyorlar. Direnişler Meclisi’nin illegal yapmış olduğu bir şey yoktu. Bunu bütün kamuoyu gördü, başta Yüksel Direnişiyle, Bakırköy Direnişi de buna dahil. Onlar polislerde dahil herkesin gözü önünde yaptılar eylemlerini, herkesin gözü önünde ‘işimizi istiyoruz’ dediler.

YÜKSEL DİRENİŞİ DEVAM EDİYOR

Nuriye Gülmen’in başlattığı ‘işimi geri istiyorum’ eylem daha sonraki katılımlarla Yüksel Direnişine döndü ve 4 yılı aşkın süredir kesintisiz olarak devam ediyor. Onlar için en büyük sorun olduğu haline geldiğini düşünüyorum ben. Baktılar ki bu direniş bitmeyecek, ‘bir süre içeride tutalım biz bunları’ dediler. Ama umdukları gibi olmadı, direniş dostlarıyla hala devam ediyor Yüksel Direnişi. Onlar 141 gündür tutuklular ama açıklama olmadığı 1 gün bile olmadı.

Sibel Hoca da 2018 Aralık ayında tutuklanmıştı. İki yılı aşkın bir süre geçti üzerinden. Onun da 5 Şubat’ta duruşması var. Umarım ki artık tahliye kararı çıkar. Haksız, hukuksuz bir şekilde 2 yılı aşkın süredir tutsak ve sağlık problemleri var. Daha önce ameliyatta olmuştu, tekrar nüksetmiş durumda sağlık sorunları. Tedavi hakkı da engelleniyor. Birkaç aydır kendisine görüş yasağı da uygulanıyor. Annesi bir yılı aşkın süredir kızını göremiyor.

Biz aileleri olarak 27 Ocak’ta orada olacağız ama adalet talep eden herkesi o gün Ankara Adliyesi’nde Yüksel Direnişçilerinin yanında olmaya davet ediyoruz.

‘EYLEMLERİ 4 YILDIR SÜRÜYOR’
Yüksel Direnişçilerinden tutuklu Acun Karadağ, ciddi sağlık sorunlarına rağmen tutuklanmış ve hastalıkları cezaevinde daha da artmıştı. Karadağ’ın kızı İpek Moral, annesinin daha önce kullanmadığı ilaçları cezaevinde kullamaya başladığını ve bunun da sorunların cezaevinde başladığının belirtisi olduğunu söyledi.

“Avukatlarla da annemle de konuştum. Genel olarak Direnişler Meclisi takıntıları var.” diyen İpek Moral “Dosyada sürekli Direnişler Meclisi’nin örgüt bağlantılı bir kurum olduğu, örgüt talimatıyla açıldığı ve örgüt eylemleri gerçekleştirdiğini söylüyorlar. Direnişler Meclisi üzerinden çok büyük bir baskı var. Dört yıldır düzenli olarak eylem yapıyorlar, 4’üncü yıllarında tutuklanmalarına yönelik buldukları tek şey Direnişler Meclisi olmuş. Buradan bir şey çıkarabileceklerini düşünerek, bir komplo düzenleyip tutukladılar” ifadelerini kullandı.

‘ÇARESİZLİĞİ GÖSTEREN DELİLLER’
Yüksel Direnişçileri hakkında bir dijital materyalde isimleriniz kodlanmış denilerek oluşturulan yeni suçlama hakkında da konuşan Moral, şu ifadeleri kullandı:

Böyle şeyleri sürekli yapıyorlar. Saçma sapan delil uydurması sadece annemler üzerinden değil, bir çok solcu insanın da tutuklanması için yalancı şahitlerden sonra en çok başvurulan yöndem bu oldu. İşte ‘bir flash diskin üzerinde, CD’nin üzerinde senin ismin var, senin ismin kodlanmış’ diyorlar. Ben buna çok güldüm gerçekten. Çünkü örgüt başındaki insan 6 yaşında mı ki Acun’u AC diye kodlasın? Altı yaşındaki çocuğa versen anca böyle bir şey yapabilir. Hangi örgüt lideri, baş harflerini kullanıp böyle bir şey yapar ki. Çok absürt, komik ve gelinen çaresizliği gösteren bir delil uydurmasıydı. Ben ciddiye bile almadım, sözde delilin dosyaya konulmasını. Hakim de bence ciddiye almayacaktır, sürekli başvurulan bu yöntemi.

‘İNSANLARIN BEDENLERİNE YÖNELİK SALDIRI’
Direnişçi Acun Karadağ cezevinde çıplak arama işkencesine maruz kaldığını HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yazdığı mektupta anlatmıştı. Kızı İpek Moral de annesinin maruz kaldığı bu işkenceye şu ifadelerle tepki gösterdi:

Bu iktidarın başvurduğu tek şey fiziki bir saldırı yani işkence ve darp değil, aynı zamanda insanların bedenlerine yönelik de bir saldırıları var. O yüzden cezaevlerinde onlarca yıldır deva meden çıplak arama hala devam ediyor. Hapishaneye girdiğinizde onlarca X-Ray cihazından geçiyorsunuz, görüşe gittiğiniz de bile göz okuma programlarından geçiyorsunuz, ayakkabınızın içine kadar arıyorlar sizi. Annem içeriye uyuşturucudan mı girmiş, bir bağımlılıktan mı girmiş ki onda bile yanlış aslında ama elde tutulur bir tarafı var. Bir bağımlılığı olan insanın ne yapacağı belli olmaz ama benim annem adalet mücadelesi, onur mücadelesi verdiği için oraya girmiş ve siz ona onursuz bir yaklaşımda bulunuyorsunuz. Eminim oradaki gardiyanların çoğu benden 2-3 yaş anca büyüktür. Ayni annemin onlar yaşında çocuğu var ve annesi yaşındaki kadına bir işkence yöntemi olarak bunu uyguluyorlar. Utandırma yöntemi, rahatsız etme yöntemi olarak bunu benimsemişler. Zaten hapishane yeterince rahatsız edici bir yer değil, oraya girişte de daha fazla rahatsız edelim, daha fazla işkence edecek ne varsa kardır mantığıyla çıplak arama yapıyorlar. Bu yapılan gerçekten insan onuruna aykırıdır. İnsan bedenine kendi rızası olmadan dokunulamaz, özellikle kadın bedeni. Bu yapılan bedene tecavüzdür. Bu da çok hukuksuz bir davranıştır.

‘DİLALTI HAPINI BİLMEZDİ’
Acun Karadağ’ın yaşadığı sağlık sorunlarına da değinen Moral, “Annem dışarıda dilaltı hapını bile bilmezdi ve hapishanede kullanmaya başladığını söyledi. Bundan dolayı da ayrıca öfkeli. Dışarıda kullanmadığı bir ilacın hapishanede kullanmaya başlanması, o rahatsızlığın oradaki koşullardan dolayı ortaya çıktığını gösteriyor. Zaten benim annemin bir çok rahatsızlığı var ve bu rahatsızlıklar orada daha da ilerliyor. Bu hastalıkların tedavisi için olması gerektiği yerde değil, farklı bir yerde şimdi. Ben bu rahatsızlıkların göz önünde bulundurularak serbest bırakılmasını istiyorum. Hastalıkları zaten yaşadığı işkencelerden sonra ortaya çıktı. Astım hastası değilken, Yüksel Caddesinde o kadar sene gaz içerisinde kaldıktan sonra astım hastalığı ortaya çıktı. Annemin kalbinde pil yoktu, onca gözaltına dayanamayıp pil takıldı kalbine. İhraç edilmeden önce normal sağlık seyrinde olan bir insandı.” ifadelerini kullandı.

TACİZCİYE DEĞİL, TACİZE UĞRAYANA CEZA
“2017 yılında annem bir polis tarafından tarafından tacize uğradı” diyen Moral, Eylemde polis amiri annemin göğsünü sıkarak ittirme yoluna başvurmuştu, yani bir taciz var ortada. Annem de ‘tacizci, ne yapıyorsun sapık’ diye bağırmıştı. O polis her yere teşhir olmuştu ve annem polise dava açmıştı. Sonrasında aynı polis görevinden alınmayıp, eylem alanına gelmeye devam etmişti. Annemin açtığı davaların hiç biri işleme koyulmadı ama annem ‘tacizci’ dediği için polis anneme 3 dava açtı ve en sonunda hapis cezası verildi anneme. İtiraz ettik bu karara, bu seferde 5 bin TL para cezası verildi tacize uğradığını toplumun içerisinde belirttiği için. Annem şunun olduğunu söyledi; ‘AİHM kararlarında Türkiye gibi bir ülkede bir kadın toplu bir ortamda tacize uğradım diye bağırıyorsa, gerçekten tacize uğramıştır. Çünkü Türkiye’de hiçbir kadın cesaret edipte tacize uğradım diye bağırmaz denilmiş.’ dedi. AİHM kararlarına göre annem haklı ve bu hukuksuzluğun son bulmasını istiyor. Eğer böyle bir karar çıkarsa bunun emsal gösterilip diğer tacizci, tecavüzcü bir sürü insan ceza almayıp; tacize uğrayan kadına ceza verme durumu yaygınlaşacak.” dedi.

‘İLK KEZ HAKİM KARŞISINA ÇIKACAK’
Bir diğer Yüksel Direnişçisi Nuriye Gülmen ise Grup Yorum’un çalışmalarını yürüttüğü İdil Kültür Merkezi’nde gözaltına alınmıştı. Altı aya yakın süredir tutuklu bulunan Gülmen, 5 Şubat’ta ilk kez hakim karşısına çıkacak. Gülmen’in kardeşi Beyza Gülmen, Yüksel Direnişçilerinin tutuklanma gerekçelerinin direnişi kırmak ve insanların adalet taleplerini bastırmak olduğunu söyledi.

“Bakın adalet isterseniz başınıza neler geliyor demek” istediler diyen Beyza Gümen, “6 aya yaklaşmış olacak ablamın tutukluluğu. 5 Şubat'ta da ilk mahkemesi görülecek. Bunu da buradan duyurmuş olayım. Dosyadan bahsedeyim biraz. Yeni bir şey yok iddianamede. Eğer iddianame denilebilirse tabii. Açlık grevini örgüt talimatıyla yaptığı ve direnişler meclisi faaliyetlerinden dolayı yargılanıyor” ifadelerini kullandı.

Gülmen açıklamalarına şu şekilde devam etti:

Biliyorsunuz açlık grevi dosyasında artık ayyuka çıkan bence bir meslek hâline getirilen "iftiracılık" yalanlarıyla ceza verildi ablama. Yine aynı şey önümüze koyuluyor. Bu sefer direnişler Meclisi’ni eklemişler. Direnişler Meclisi herhangi bir şekilde adaletsizliğe uğramış olan insanların birleştiği birlikte adalet aradığı, adaletsizlik temelinde birleştiği dayanıştığı bir platform. Direnişler meclisini iddianameye koymak yine bize çok şey anlatıyor. İddianameyle ilgili bir şey daha söylemek istiyorum. 28. Ağır Ceza Mahkemesi ilk başta iddianameyi reddetmişti. Gerekçesi kişinin üzerine atılı suçların delillendirilmemesiydi. Birçok dosyada olduğu gibi bu dosya da hukuksuz bir dosya.

‘ADALETSİZLİĞE SUSMADILAR’

Ablam İdil Kültür Merkezi'nde gözaltına alındığı için diğer direnişçilerden ayrı dosyası. Ama içerik aynı tabii ki. Yüksel Direnişi de bir adaletsizliğin doğurduğu bir direniştir aslında. KHK adaletsizliğine karşı başlatılan bir direniştir. Ve KHK’ların adaletsizliğini görüyoruz, yaşıyoruz. Onlar bu adaletsizlik karşısında susmadılar. Şu an bu yüzden tutuklular Acun hoca, Nazan abla, Alev abla, Mehmet abi hala. 27'sinde de onların ikinci duruşmaları görülecek.

Yine Yüksel Direnişçisi Sibel abla iki yıldır tutsak. Tutuklanmadan önce 3 büyük ameliyat geçirdi ve iç kulağı alındı. Diğer kulağında ise kireçlenme mevcut. Kireçlenmenin beyne ilerleme riski var. Bu da felce götürecek onu. Düzenli kontrol edilmesi gerekiyor fakat tutsaklığı buna engel. Ablamın ilk direnişe başlarken tarih bizi sahnesine davet ediyor demişti. Onlar direnerek tarih sahnesinde yerlerini aldılar. Adaletsizliğe karşı olan bütün insanları Yüksel Direnişçilerini sahiplenerek tarih sahnesinde yerlerini almaya davet ediyorum.