UMUT TAŞTAN

Kocaeli Darıca’daki VIP Giyim fabrikasında Deri, Dokuma ve Tekstil İşçileri Sendikası’na (DERİTEKS) üye oldukları için işten atılan iki kadın işçi, 66 gündür direnişlerini sürdürüyor.

Polislerin çadır kurmalarına önce izin verip, sonra kaldırttığını dile getiren işçiler, her türlü hava koşullarına rağmen mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı.

Çalıştıkları sürede maruz kaldıkları cinsiyetçi muamelelere, baskılara ve haksızlıklara karşı sendikal mücadeleye karar veren işçiler Kadriye Horlu ve Nimet Özkaya, bu sebepten dolayı işten çıkarıldıklarını dile getirdi.

Kazanana kadar direnişten vazgeçmeyeceklerini söyleyen işçiler Toplumsal Haber’e direnişlerini anlattı.

Nimet Özkaya, sendikalaşma süreçlerinin başladıklarından dolayı çeşitli bahaler ile işten atıldıklarını dile getirdi.

Patronların ‘küçülmeyi ve ekonomik krizi bahane ettiğini ve işten çıkarıldıklarını dile getiren Özkaya şu ifadeleri kullandı:

‘’Ben 1997 yılında burada çalışmaya başladım. Ben 23, Kadriye 22 senedir buradaydı. Sendikalaşma sürecimiz başladığında 7 Ağustos’ta ben işten çıkarıldım. Kasıma kadar toplamda 17-18 kişi çıkartıldı ve en son da Kadriye çıkarıldı. Gerekçeleri ise ‘malum kriz var, küçülmeye gidiyoruz. Sizden başladık ilerleyen günlerde de yine birer ikişer çıkarmaya devam edeceğiz’ dediler.

‘GÖRÜŞMEYİ REDDETTİLER’
Biz direnişte iki kadınız. Diğer arkadaşlarımız farklı iş yerlerinde çalışmaya başladılar, kimisi çocukları olduğu için kimseye bırakıp buraya gelemiyorlar.

Kadriye’yi işten çıkardıkları ilk günden beri sendikamızın Tuzla Şube Başkanı Binali Tay, patronlara görüşme talebinde bulundu ama her seferinde ret cevabı verdiler.

POLİS ÇADIRA ÖNCE İZİN VERDİ, İKİ SAAT SONRA MÜDAHALE EDERİZ DEDİ
Malum hava şartları soğudu ve bir de çok yağmur vardı. İki tane dondurma şemsiyesi açtık ama şemsiyeler ıslandıktan sonra damlatmaya başladı. Üstümüz başımız sırılsıklam oldu. Demircide küçük çaplı bir demir kaynatmışlardı. Karşımızda 7/24 siviller zaten bizimle bekliyor. Biz o demiri şeffaf naylon ile sardık, sırf yağmurdan korunmak amaçlı. Memurun biri geldi cep telefonundan bize yasa okudu. ‘Şeffaf olacak. Sabah kurup, akşam kaldıracaksınız. Üç tarafı kapalı, bir tarafı açık olacak’ dedi. Biz de tamam dedik. Yağmurdan korunmak amaçlı, onların söylediklerine uygun bir şey yaptık. İki saat sonra geri geldiler ve ‘siz bunu kaldıracaksınız, yasalara aykırı, size 10 dakika veriyorum. Eğer toplamazsanız, farklı şekilde toplayacağız’ dediler. O sırada üç resmi aracı geldi. Telsizlerden anons geçmeye başladılar ‘VIP direnişinin oraya destek’ diye. Biz de burayı kaybetmemek için toplarız dedik ve kaldırdık. Dondurma şemsiyeleri açtık ve öyle direniyoruz.

‘KURALLARINA UYMAYINCA LAVABO YASAKLARI UYGULUYORLARDI’
23 sene burada çalıştım ve tek kuru maaşım vardı. Bir sıkıntım, stresim, maddi bir problemim olduğunda muhatap olacak kimsem yoktu ve ben kuru maaşım dışında hiçbir hakkımı alamıyordum yirmi üç sene emek verdiğim yerden. İçeride zaten hijyenik bir ortam yoktu, yemeklerimiz çok düzensizdi.

Patronlar ve ustalar kendilerince toplanıp, kararlar alıp, bizim bu kararlara uymamız yönünde baskı uyguluyorlardı. Her sıkıldıklarında veya bir şeyi yaptırmaya çalıştıklarında ilk lavabo yasakları ile başlarlardı. Gün içinde sonuçta biz kadınız, bir takım ihtiyaçlarımız olabilir. Bir sinir, stres anında aşağı inip bir hava almak, yüzümüzü yıkamak ya da insani bir ihtiyacımız olabilir, hemen onlar yasaklanırdı. Molalar dışında kimse lavaboya, hava almaya gidemezdi ne olursa olsun. Karşımızdaki bir erkek ve ben ona rahatça halimi, derdimi anlatamıyorum ama ona rağmen ‘yasak arkadaşım, gidemezsiniz’ diyorlardı. Ben insanım, insani bir ihtiyacım bu dediğimizde ‘bizim kuralımız böyle’ diye cevap veriyorlardı.

‘İŞÇİYE ASLA SÖZ HAKKI VERİLMEZ’
Çalıştığımız sürede işlerin yoğun olduğu zamanlarda ‘akşamları mesai yapacaksınız’ gibi emrivakiler oluyordu. İşim var, hastayım dediğinizde asla kimse dinlemez, asla işçiye söz hakkı verilmez.’ Ben bu akşam mesai yapılacak diyorsam, yapmak zorundasın’ diyorlardı. Sosyal haklara dair hiç bir şey yoktu. Sadece maaşımız vardı ve onu da 50-55 günde bir alıyorduk.

Sendikalı olursak burada bir şeyler değişir, biz de artık insan muamelesi görürüz dedik. Emeğimizin, alın terimizin karşılığını alışırız diye düşündük ve sendikalı olmaya karar verdik. Deriteks Sendikası ile tanıştık. Defalarca toplantılar yaptık. Üyelik çalışmalarımız çok güzel gidiyordu. Yaklaşık 180 kişiyi üye yapmıştık.

‘ASIL NEDEN SENDİKAYA ÜYE OLMAMIZDI’
Daha sonra bu iş yerinden ayrılan 2 arkadaş, Genç Tekstil’e gidiyorlar. Oraya iş başvurusu yaptıklarında ‘E-Devlet şifrenizi bize verin, biz evraklarınızı, girişinizi yaptıralım’ diyorlar. Onlar da veriyorlar ve sistemden sendikaya üye olduklarını görüyorlar. Daha sonrasında VIP Tekstil patronu ve Genç Tekstil patronu samimi arkadaş oldukları için arayıp haber veriyor bizim patronumuza elemanların arkandan iş çeviriyor diye. Tabii duyulunca ustalarla toplantı yapıp ilk başta elebaşı olanları tek tek buldular. Sağ olsun arkadaşlarımız arasından patron destekçisi olanlar hepimizin isimlerini tek tek verdiler. Onlar da küçülme ve kriz bahanesiyle işimize son verdiler ama asıl neden sendikaya üye olmamızdı. Bize performans düşüklüğü diyemediler, diğer iş yerlerinde yaptıkları gibi. Çünkü 23 sene geçmiş, sormazlar mı bu kadar süre çalışmış insanın performansı ne kadar düşük olabilir ki diye ya da bu kadar düşüktü neden bu kadar süre çalıştırdın?''

İzin günlerini kullanmasına izin verilmeyen Kadriye Horlu, sendikalı olduğu öğrenildiğinde 60 gün izne çıkarıldığını ve izin dönüşü başladığı mesaisinden 5 dakika sonra işten çıkarıldığını söyledi.

‘Beni de küçülmeye gidiyoruz bahanesi ile çıkardılar ama asıl sebep tabii ki sendikalaşmaktı’ diyen Horlu yaşadıklarını şu şekilde anlattı:

‘’ZİNCİRİ KIRMAK İÇİN ‘SORGU ODALARI’ KURULDU’’
İçeride çok fazla mobbing uyguluyorlardı. Erkeklere yapmadıkları muameleleri kadınlara yapıyorlardı. Erkeklerle eşit ücret almıyorduk, aramızda bariz ücret farkları vardı. Psikolojik şiddetlere maruz kalıyorduk. Biz de bunları yaşamamak için sendikaya üye olmaya karar ve sendika arayışına girdik. Deriteks Sendikası ile tanıştık. Sonrasında haklarımızı öğrendik ve bir komite kuruldu. Bu komitedeki kişilerle içerideki çalışmalarımız çok güzel gidiyordu. Tabii ki sonrasında duyuldu patron tarafından. Patronun da ilk amacı bu zincirin halkalarını kırmaktı. Kırmak içinde ustalarını görevlendirdi. Ustalarda ‘sorgu odaları’ kurup elemanları tek tek çağırıp sendikadan istifa etmeye zorladı, etmedikleri müddetçe işten çıkarılacaklarını söylediler. Bu şekilde sendikaya üye olan işçilerin gözünü korkuttular.

Sorgu odası yetmedi daha çok sendikaya üye teşhisi yapabilmek için zorla işçilerden E-Devlet şifreleri istendi. Bunu istemelerindeki amaç, sisteme girip sendikaya üye olup olmadıklarını kontrol etmekti. Üye ise kişinin haberi olmadan istifa ettiriyorlardı. Şifresini vermeyenleri de işten kovuyorlardı.

‘İŞBAŞI YAPTIKTAN BEŞ DAKİKA SONRA İŞİME SON VERİLDİ’
Benim de 5 yıl boyunca senelik izinlerimi kullandırmadılar. İznim birikerek 60 gün olmuştu. Usta, kullandırmıyordu çünkü ben onun bandında iyi bir elemandım, yerime koyabilecek elemanı yoktu. İzinlerimi hatırlattığımda bana ‘sana 2 gün bile veremem’ diyordu. O zamanlar benim örgütlenme çalışması yaptığımı bilmiyorlardı. Beni insan kaynaklarına gönderip ‘izne gönderemem, parasını versinler sana’ dedi. Yukarı çıktığımda da onlar beni oyaladı. Sonrasında örgütlenme çalışması yaptığım öğrenilince de 2 gün bile izne çıkartmayan insanlar 60 gün izine çıkardılar beni. İznim bitip, işbaşı yaptığımda da 5 dakika sonra işime son verildi.

‘HER KOŞULDA DİRENİŞE DEVAM EDECEĞİZ’
Bugün direnişimizin 66. Günündeyiz. Soğuk, yağmur yıldırmıyoruz bizi. Çadır kurmamıza izin verilmedi. Şiddetli rüzgâr ve yağmur var. Biz buraya çadırımızı kurduk önce sonra yanımıza geldiler ve bize telefondan yasa okudular. Şu şekilde yapacaksınız dediler. Taşınabilir olması gerekiyor, şeffaf olacak dediler. Bizde onların dediği doğrultuda kurduk çadırımızı. Aradan 2 saat geçti ya da geçmedi geri geldiler. ‘Yasa ihlali yapıyorsunuz, bu çadır buradan kalkacak. Size 10 dakika mühlet veriyoruz, farklı şekilde kaldırırız’ dediler. Sorduk, az önce kendiniz böyle yapabilirsiniz dediniz dedik. ‘Yok, kaldıracaksınız diye’ direttiler. Biz de yerimizden olmamak adına, olaylar farklı şekillenmesin diye kaldırmak zorunda kaldık. Hava koşulları engel değil bizim direnişimizi sürdürmemiz için. Her koşulda devam edeceğiz.