Alperen Kandemir

1990’lı yıllar; Türkiye'de İslamcı, gerici akımların yükseliş yıllarıydı. Gericilik, güçlenmeye başlamasıyla birlikte kapitalizme entegre olarak kendi finans sistemini geliştirmeye başladı. Dini saiklerle hareket ettiklerini öne süren bu gruplar, tarikat ve cemaat ağlarını kullanarak holdingleştiler. Laikliğin giderek tasviye olduğu ve devletin bu holdinglerin kazanç kapısı haline geldiği dönemde İslamcılar, pek çok farklı yöntemle piyasa koşullarına adapte oldular.

‘İmece’ usulüyle araç satışıyla başlayan bu sistem, ilgi gördükten sonra konut satışına başladı. Birçok firmanın denetimsiz şekilde ortaya çıkmasıyla sonuçlanan bu süreç, AKP’nin iktidara gelmesiyle beraber daha da genişledi. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Körfez ülkelerinde yaptığı konuşmalarda bu sistemin yaygınlaşması için destek olacaklarını ifade etti.

KAPATMA YERİNE DEVLET GÜVENCESİ
Gittikçe büyüyen bu sistem geçtiğimiz yıllarda 26 şirketin kendini feshetmesiyle krize girdi. Devletin mantar gibi türeyen bu şirketleri kontrol altına alma çabası, pek çok yurttaşın ev hayali olma hayaliyle kapısını çaldığı bu şirketlerin gerçek yüzünü ortaya çıkardı. TMSF’nin sistemi kapatmak yerine devlet güvencesi vermesi de ayrı sorunlara yol açacak gibi duruyor. 

Devletin bu sisteme amasız fakatsız destek vermesi, şirket sahiplerinin ortadan kaybolması sonrasında büyük kamu zararına neden olacağını ortaya koyuyor.

OFİSLERİNE GİTTİK...
Toplumsal, bu şirketlerin ofislerinde işlerin nasıl yürüdüğü konusunda okuru bilgilendirmek amacıyla muhabirini Fuzul Evin Kağıthane şubesiyle, Birevim’in Kadıköy şubesine müşteri olarak göndererek bilgi aldı. Her iki şubede de konseptin aynı olduğu gözlemlendi. Şubeye ilk girişte sizi karşılayan kişi öncelikle telefon numaranızı alıyor. Daha sonra müşteri, satış temsilcisine yönlendiriliyor. Müşterilere öncelikle en son yayınlanan BDDK açıklaması okutularak 'güven veriliyor.' Görüşülen her iki satış temsilcisinin de şirketin kaç yıldır faaliyette bulunduğuna vurgu yapması dikkat çekici hususlar arasında. Hatta Kağıthane şubesindeki temsilcinin muhabirimizi ikna etmek amacıyla ‘sizden yaşça daha büyük bir şirketle muhatap olmaktasınız’ ifadelerini kullandı.

'DEVLET GÜVENCESİ ALTINDAYIZ...'
Ofislerine girdiğiniz an son yaşanan olaylardan kaynaklı her fırsatta ‘devletin güvencesi altında’ olduklarını vurgulamaktan çekinmeyen çalışanlar, yurttaşların güvenini kazanmak için her yolu deniyor. Kağıthane şubesinin duvarında asılan fotoğraflar müşterilerin güvenlerini kazanmak için en önemli araçlardan biri. Her iki satış temsilcisi de tasfiye edilen şirketlerin çoğunun, kendilerine devredildiğini iddia ediyor. Şirket temsilcisi size aylık ödeme planı çıkarabilmek için alacağınız evin ortalama fiyatını, sizin ne kadar peşinat ödeme yapabileceğinizi soruyor. Ondan sonra sizi aynı ödeme gücüne sahip kişilerle aynı havuza dahil ediyor. Muhabirimiz 500 bin liralık bir ev için 50 bin lira peşinat ve 2500-3000 Türk lirası ödeme yapabileceğini söylediğinde 120 kişinin bulunduğu havuza eklediler. En geç 2024 Temmuz ayında evin finansmanını sağlayacaklarını belirten şirketler, her ay yapılan çekilişlerle belirlenen tarihten önce de ev sahibi olabileceğinizi vaat ediyor.

Ofislerde gözlemlediğimiz kadarıyla çalışan profili neredeyse bire bir aynı. Müşteriyi karşılama şekilleri, giyim tarzları, etkilemek için kullandıkları cümleler, hatta BDDK açıklamasından bahsetme sıraları bile değişmiyor.

Toplumsal olarak okura karşı gazetecilik sorumluluğumuzu yerine getirerek mantar gibi türeyen bu şirketlerin Türkiye'de nasıl yaygınlaştığını ve ofislerinde işlerin nasıl yürüdüğünü sizin için araştırdık. Bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz...