Adam, üniversitede dinsel konularda ders veriyor. Müslümanlığı savunuyor gözükerek Muhammed İslamı yerine Emevi İslamının (Saltanatçı-hilafetçi seçkinler dininin) propagandasını yapıyor. Yetmiyor; sosyal medyadan bütün kamuoyunu zehirleyecek yalanları ve çarpıtmaları, din dersi gibi yayıyor.

Son yobazlığı, yazar Yılmaz Özdil ile Cüneyt Akman’a yönelikti. Diyanet İşleri Başkanlığı’na seslenerek bu iki aydın insanın cenazesinin camiye sokulmamasını, cenaze namazlarının kılınmamasını istemişti. Bu adam bir programda da Hz. Muhammet’e bir yalan hadis yükleyerek, deve sidiğinin hastalıklara iyi geldiğini bile söyleyebilmişti. Karşısındaki Caner Taslamanda deve sidiği dolu kavanozu uzatıp iç o zaman diyerek dalga geçmişti. Sadece o kadar mıydı? Yemeğe düşen sineğin o yemeğe tamamen batırıldıktan sonra sineğin atılmasını, yemeğin öyle yenilmesini Peygamber’in sözü gibi aktarmıştı…

İşte bu adam, Yahudilerin din kitabı Tevrat’ta yer alan ve oradan da Kuran-ı Kerim’e aktarılan “İnsanlar, Âdem ile Havva’dan yaratıldı!” dogmasını doğrulamaya çalışırken ensest ilişkiyi bile savundu.

Doğa bilimlerini kabul etmeyen bizim din adamları ve ilahiyatçılar, ilk insanın 5700 yıl kadar önce Âdem olarak yaratıldığını iddia ediyorlar ya… Âdem ve Havva’nın çocukları da birbirleriyle evlenmişler ve insanlar bundan türemiş…

Bu eski çağ masalının yanlışlığını bilim adamı Darwin, ünlü Evrim Kuramı ile ortaya koydu. İlk insan pat diye topraktan yaratılmadı, milyonlarca yıl süren değişim sonucunda bugünkü halini aldı. İnsanlığın kanıtlarla bilinen evrim tarihi 2 milyon yılı geçiyor. Dincilerin Âdem’i doğmadan önce insanoğlu başta Anadolu olmak üzere her yerde yüksek medeniyetler yaratmıştı. Dincilerin Âdem’i doğmadan 50 bin sene öncesinde insanlar Avustralya’ya bile ulaşarak oralarda dahi yaşamaya başlamışlardı. Ama bunu Ebubekir Sifil gibi bilim ve mantık karşıtlarına kabul ettiremezsiniz.

ENSEST İLİŞKİYİ MEŞRULAŞTIRIYOR
Neyse biz gelelim Sifilhazretlerine… Günümüzde sıradan bir insan bile şunu sorabiliyor: “İnsanlar Âdem Peygamber’den geldi ise onun öz kızıyla öz oğlu birbiriyle mi evlendi? Bu ensest ilişki olmaz mı?

Bu soru karşısında şaşıran Sifil gibi fesli takımı, kardeşler arasındaki cinsel ilişkiyi (ensest) normal göstermeye kalkışıyor. Halka açık konuşmasında bu türlü soru soranlara bakın neler söylüyor:

“…Bunlara diyelim ki: Bir şeyi kötü kılan nedir? Yani ensest ilişki niye kötüdür? Gitseniz Norveç’e ensest ilişki çok yaygın; birçok Batı ülkesinde yaygın ama bilhassa Norveç’te çok yaygın. Ensest ilişki bu insanlar tarafından normalleştirilmiş durumda. Aile içi ilişki onlara göre çok normal geliyor. Bize göre niye kötüdür? Yani aklen ensest niye kötüdür? Aklen, aklen!

(…)Ensest ilişki niye kötüdür? Belki hastalıklara yol açar değil mi? Aynı şey akraba evliliği için de bahis konusu değil mi? Akraba evliliği kötü değil. Onu söyleyenler bunu da söylüyorlar. Akraba evliliğine yanaşmayın, sakat doğumlar oluyor falan diyerek… Bu da dolayısıyla işimizi görmüyor. Ensest sakatlığa yol açtığı için kötüdür diyeceksek akraba evliliği de kötüdür dememiz lazım… Böyle demiyoruz ama akraba evliliği iyidir, normaldir, meşrudur diyoruz.

(…) Ensest de aynı şekildedir. O zaman diyeceğiz ki: Haz. Âdem’in çocukları çapraz evlenirken ensest ilişki haram değil. O, bize göre haram. Bizim bakımımızdan bizim şeriatımıza göre haram. Ama Hz. Âdem’e indirilen şeriata göre bu haram değildi. Bu kötüdür, demenin; dediğim gibi akli bir zemini yok. Bize bunu söyleyenler, İslami hükümlerin çağrışımı üstünden söylüyor. “Ensest kötüdür, böyle bir şey olamaz! Kardeşim niye olmaz?”

(Bu konuşmanın geniş halini merak edenler, “TARİKAT KUŞATMASINDAKİ TÜRKİYE/Halidi Kuşatması isimli kitabımızın 228.-229.-230 sayfalarına bakabilirler. Baş mümin olan Ebubekir Sifil hazretleri sanırım bu konuşmasını inkâr etmez…)

Görüyorsunuz: Ebubekir Sifil,“Ensest kötü bir şeydir, olmamalı!” diyene “Kardeşim niye olmaz!” diye çıkışıyor. Bunu Âdem Peygamber’in şeriatının şartı gibi göstermeye kalkışıyor. Yetmiyor; ensest ilişkiyi akla uygun bir ilişki gibi göstermeye kalkışıyor. Bunun için Norveç’te ensest ilişkinin normalleştirildiği yalanını bile imal ediyor. Aklı başında kimsenin doğru demediği akraba evliliğini de yüceltiyor.

İşte günümüzün en sıkı İslam âlimi, en hızlı Ehlisünnet ve’l Cemaat savunucusu böyle bir insan…

Şimdi ben de Ehlisünnet ve’l Cemaat’in muazzam örgütü Diyanet İşleri Başkanlığı’na soruyorum: Kardeşler arasındaki ensest ilişkiyi meşrulaştırmaya çalışan bu adamın cenazesini camiye sokacak mısınız? Bunun cenaze namazını da saflar tutarak kılacak mısınız?

KADIN KATİLLERİNİ KİMLER BESLİYOR?
Türkiye’de kadın cinayetlerinin son 15-20 yılda hızla tırmandığını istatistikler de gösteriyor.

Peki erkekleri cellat, kadınları kurban durumuna düşüren bu atmosfer nasıl gelişti?

AKP iktidarlarının kadın düşmanı tarikatları ve tarikat zihniyetli dernekleri desteklemesi yüzünden…

Nasıl oldu bu?

Siyasetçi çıkıp, “Kadın ve erkek fıtraten (yaradılış olarak) eşit olamaz!” derse… Bunu ikide bir tekrar ederse… O siyasetçiyi model alan erkek de karısını kendisiyle eşit görmez; onun eşitlik çağrıştıran sözlerini ve davranışlarını bir tür fuhuş gibi algılar ve katletmeyi de hak beller.

Ya alt katmanlar arasında hızla yayılan gerici tarikatların kadınlar hakkındaki aşağılayıcı tavırları?

Bunlar, kadını erkek için yaratılmış bir tür zevk aleti gibi görürler; öyle tasvir ederler; müritlerine de böyle kabul ettirirler.

Alın, ikide bir TV’lerde boy gösteren Cübbeli Ahmet’i… Gerici Halidi tarikatının İsmailağa tekkesinden gelen bu adam, vaazlarında kadını açık açık aşağılamıştır.

Örneğin, bir konuşmasında, “Bedava yok! En çok salavat getiren Cennet’te en çok huriye sahip olur!” deyip Cennet’i bir kadın pazarına benzettikten sonra sözü günümüz kadınlarına getiriyor. Ya erkeğin karısı, o hurileri kıskanırsa. İşte Cübbeli’nin cevabı: “Ahirette bu kadınların sinir damarları, kıskançlık damarları alınacak. Yoksa Cennet’te de başımıza bela olurlar!...

(Konuşmanın tamamı için aynı kitabın 227. Sayfasına bakılabilir.)

Görüyorsunuz. Tarikatların en bilgili, en konuşkan ve hatta en çağdaş gibi gözüken temsilcisi açısından erkeğin bu dünyadaki karısı, bir baş belasıdır. Şeyh böyle derse, mürit de karısını baş belası gibi görür ve en küçük bir itirazda şiddetle cezalandırma hakkı bulunduğuna inanır.

Bu sahte inanç, bu kör kanı zamanla çevreye yayılır ve kaskatı bir kurallar taşı haline gelir. Ve erkeğin dediğini yapmayan kadını öldürmek de dinin bir emri gibi görülür.

Yaşanan acı olaylarda elbette ki başka nedenler de bulunmaktadır ama o başka nedenleri tetikleyen de işte bu kör tarikat zihniyetidir.

AKP iktidarları tarikatları örgütleyerek, yayarak, arkasında durarak, ticarette parlatarak, devlet kadrolarında paraya kavuşturarak bu sürecin en büyük sorumlusu olmuştur.

Bu işte AKP’li kadın siyasetçiler de kadını cariyeleştirmek yönünde propaggandalar yapmışlardır. Örneğin AKP Tokat Milletvekili Özlem Zengin, kadının haklarına AKP zamanında kavuştuğunu iddia ederek tarikatçı zihniyete destek vermiştir. Özlem Hanım ve öbür AKP’li kadınlar; türban takmayı kadının en büyük kazanımı gibi göstererek kadını dinsel obje haline getirmede baş rollerde yer almışlardır.

AKP ve zihniyeti kovulmadan kadın cinayetlerinin önünü almak mümkün olmayacaktır.

NOT: Değerli okurlarım! Ülkemiz Orta Çağ karanlığına sürüklenirken sizlerin yeni yılınızı kutlayacak enerjiyi kendimde bulamıyorum. Eminim ki en sonunda hoş yılbaşılar kutlayacağız. O umutlu nice yıllara…