Çeviri: Ercan Çankaya

Arap Baharı'nın çıkış yeri ve yegâne başarı hikâyesi olarak görülen Tunus'ta Müslüman Kardeşler (El Nahda Hareketi) ile rakipleri arasındaki kan uyuşmazlığı 26 Temmuz'da trajik bir müdahaleyle farklı bir aşamaya geçti.

'Partisiz' Cumhurbaşkanı Kays Said, komutanları da yanına alarak Başbakan Hişam el Meşişi'nin görevine son verdiğini, meclisin yetkilerini bir aylığına dondurduğunu, milletvekillerini dokunulmazlıklarını askıya aldığını ve kendisinin atayacağı bir başbakanla yürütmeyi devralacağını duyurdu.

Cumhurbaşkanının Başbakan Meşişi’yi görevden almasının üzerinden 3 gün geçmesine rağmen ülkenin başkenti Tunus’un sokakları dün oldukça sessizdi. Hatta başkent sakinleri, TV istasyonunun yakınında bulunan ordu birliklerinin varlığına bile kayıtsızdı.

Başbakanın görevden alınarak parlamentonun askıya almasından önce ateşli protestolar gerçekleştirmek için kent sokaklarını dolduran yurttaşlar, başbakan görevden alındıktan sonra kentin sokaklarını boş bıraktı. Sokakları dolduran kent sakinleriyse, siyasetten çok işleri güçleriyle ilgileniyor gibiydiler. Öte yandan başkent Tunus’un bazı bölgelerinde bir kutlama havası vardı.

Arap baharının fitilinin ateşlendiği Tunus’ta, halk 10 yıl önceki eylemleri unutmuş görünüyor. Değişimin yavaş ilerleyen temposu pek çok yurttaşı yıpratırken pandemi kaynaklı küresel yavaşlama da siyasi liderlerin verdiği daha parlak gelecek vaatlerine ve güçlü adam yönetimlerine inancın zayıflamasına neden oldu.

'SORUN DEMOKRASİDE DEĞİL, TUNUS TİPİ DEMOKRASİDE'
Kent meydanında The Guardian muhabirine konuşan 53 yaşındaki bir kent sakini, cumhurbaşkanının kararını desteklediğini söylerken 24 yaşındaki bir üniversite öğrencisiyse bu darbenin 10 yıl önce, bu “yozlaşmış politikacıların” iktidara gelir gelmez olması gerektiğini savundu. Demokrasiyle bir sorunu olmadığını söyleyen genç adam, sorunun “Tunus tipi demokrasi”de olduğunu söyledi.

Başkent Tunus’un sokaklarına bakılırsa ‘Arap baharı’ başladığı yerde, Tunus’ta sona ermiş görünüyor.