Dostane bir uyarı: İktidar mı muhalefet mi yoksa halk mı?

Merhaba sevgili okuyucular;

Türkiye’nin siyasi manzarası, uzun yıllardır tartışmalar, çekişmeler ve güç mücadelesiyle şekilleniyor. Bu satırlarda herhangi bir partinin yanında veya karşısında olmadığımı baştan belirtmek isterim. Önemli olan tek şey, ülkemizin geleceği ve devletin kurumlarının sağlığıdır. Siyasetin karmaşıklığı ortada; ancak bazı durumlar vardır ki, göz göre göre yapıldığında, sadece partiler arası rekabet değil, devletin ve toplumun işleyişi de zarar görür.

Bugün özellikle AK Parti’ye, dostane bir uyarı yapmak istiyorum. Bu uyarı, eleştiri değil; gelecekte olabilecek yaraların önüne geçmek için yapılmış, yapıcı bir hatırlatmadır. Son yıllarda bazı uygulamalar, sistemin sağlığı açısından riskler yaratmaktadır:

1. Yargının bağımsızlığı: Yargıya yapılan müdahaleler ve eklemeler, hukuk sistemine olan güveni sarsabilir. Herkesin yargı önünde eşit davranılacağına inanması gerekir; bu güven zedelendiğinde, sadece bugünün değil, yarının da toplumsal barışı tehlikeye girer.

2. Üniversitelerin özerkliği: Rektör atamaları, akademik özgürlüğü zedeleyebilir. Akademi, eleştirel düşüncenin ve sorgulamanın merkezidir. Eğer akademi sadece iktidarın kontrolünde bir araç haline gelirse, ülkenin uzun vadeli bilgi üretme kapasitesi ve uluslararası saygınlığı zarar görür.

3. Belediyeler ve yerel yönetimler: Yerel yönetimlerin, sadece kendi belediyeleri üzerinden iş yaptırması veya diğerlerini engellemesi, hem kaynak israfına yol açar hem de vatandaşın devlete olan güvenini sarsar. Hizmet, partilere göre değil, ihtiyaca göre sunulmalıdır.

4. Alt kadrolara ve teşkilatlara dikkat: İlçe ve il teşkilatlarının, eski veya yeni kadrolarının zaman zaman kendi çıkarlarını ön plana koyduğu ve partiyi bu çıkarlar doğrultusunda kullandığı gözlemleniyor. Bu durum, kısa vadede küçük kazanımlar sağlayabilir, ancak uzun vadede partinin bütünlüğüne ve halkın güvenine zarar verir. Partinin her düzeyinde, özellikle alt kadrolarda hareket ederken, partinin uzun vadeli hedeflerini ve toplum yararını ön planda tutmak kritik önemdedir. Bu sadece bir uyarı, bir dostane hatırlatmadır; kimseyi suçlamak veya aşağılamak amacı taşımamaktadır.

Bu eleştiriler, saldırı değil, yapıcı bir hatırlatmadır. Gözlerimizin önünde olan ve görünür hale gelen riskler, zamanında fark edilip düzeltilmezse, sadece partiye değil, ülkeye de zarar verir. Alt kadroların kendi çıkarlarını partinin önüne koymaması ve her düzeyde şeffaflık ile dengeyi gözetmesi, partinin ve ülkenin geleceği için hayati önem taşır.

Sonuç olarak, siyaseti eleştirmek, taraf seçmek değildir. Aksine, herkesin menfaatini gözeten, yapıcı bir yaklaşım sergilemektir. AK Parti’ye sesleniyorum: Geçmişte elde ettiğiniz başarılar, bugünkü tavırlarla gölgelenmesin. Daha fazla denge, şeffaflık ve özen, sadece size değil, ülkenin geleceğine de hizmet eder. Bu mesaj bir uyarı değil; bir dost eli, bir hatırlatma ve bir çağrıdır.

Alınan tüm kararlardan Avrupa İnsan Hakları mahkemelerinin verdiği kararlar da şehit aileleri de ve Türkiye'nin tüm değerli birimleri de bireyleri de gençleri de düşünülerek karar verilmeli ve uygulanmalıdır

Devlet ve toplum, partilerden büyüktür. Partiler değişir, liderler gelir ve gider; ama sağlam kurumlar ve güven, kalıcıdır.

Bir sonraki yazıda görüşünceye kadar Sağlıcakla kal

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }