Tüm siyasiler bir ağızdan konuşuyor. Hiçbiri ülkesini gerektiği gibi sevmiyor.

Çünkü bencilliğe eğilimliler.

Her birinin seçtiği ayrı bir yakınlık var: Kimi kendini güce, kimi makama, kimi paraya yakın hissediyor, kimi de intikama çekim duyuyor. Bunu kotardığı süreçte mutlu, vicdanı rahat yaşıyor.

Oysa hangi türde olursa olsun gerçek sevginin, aşkın temelinde bireysel iyilikten vazgeçme var.

Siyasette en sert, en suskun olanlar bile Türkiye’yi sözde seviyorlar.

Anavatanlarına karşı oldukça gizli tuttukları, kesin ölçüler gerektirmeyen tuhaf bir bağlılıkları var.

Ülkeleri için ender ifade ettikleri safça sevgi sözcükleri aslında belirsiz, anlık nostaljilerden oluşma.

Oysa vatan sevgisi, aşkı, bilinen sevgide ve aşkta olduğu gibi karşıt eğilimlerin olmadığı bir bileşenler bütünü. Bu bütün, içindeki bileşenler topluca hareket ettiği için bilindik sevgiden ve aşktan ayrılan bir yüceliğe, içinde aklın da olduğu bir kutsallığa sahip.

Bu kesin ve bilinçli bir edim; sabırlı olmayı gerektiren uzun bir yolculuk.

Siyasilerde gerçek vatan sevgisinin ölçüsü; yalnızlığa, sıradanlığa, bunalıma, insanlık dışı konularla boğuşmaya geliştirdikleri direnç ve çağın gerçeklikleri karşısında zekâlarının gösterdiği müdahale yollarıdır.

Türkiye’yi yönetmeye hazırlanan, adaylığını koyan siyasetçinin ülkesine duyduğu aşk, gözlemlerinden çıkardığı bir sonuç değil yurdunu ve insanlarını sonradan tanıdığı halde onlara doğduğu andan itibaren duyduğu sevgidir.

Vatan sevgisi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşadığı gibi bir mutlaklık deneyimi olmalıdır.

Siyasetçi ister tıp ister iletişim, ekonomi, eğitim, sanat, ordu, inşaat kökenli olsun eğer ülkeyi yönetmeye hazırlandıysa bilinen varoluşunu, salt vatan sevgisi adına, feda etmeye baştan hazır olmalıdır.

İşte o zaman onun yurt sevgisi, aşkı, narsisizm kökenli olmaktan ayrılır, doğal, yaşamsal cömertlik olur.

Atatürk’ün başarılı askerliği ve ülke liderliği, temsil ettiği düzenle yaşam düzeni arasındaki saf, dengeli, keskin sevgi üzerine kurulmuştur.

Yarın Türkiye Cumhurbaşkanı olacaklar, kendi enerjilerini toplam ülke halkına aktardıkça ancak koşulsuz sevgisi göreceklerini, o sevgiyle tarihte yaşayacaklarını bilmelidirler.