Hepimizin her derdini, üzüntüsünü, sevincini paylaştığı çok özel insanlar vardır. İşte bu insanlar hayatımızda oldukça önemli yer tutarlar. Adeta bizim için içimizi dökebileceğimiz bir günlük gibidirler. Çünkü sırlarımızı kimseye anlatmayacaklarına gönülden inanırız. Zaten onlara çok güvendiğimiz için içimizi dökeriz. Hayatta böyle önemli dostluklar kazanmak kolay değildir. Hepsinin hayatımızdaki yeri ayrıdır. Hepsini farklı farklı yerlere koyarız. Kimi zaman telefonda saatlerce konuştuğumuz dostlarımız sayesinde kendimizi iyi hissederiz.

Özgüveni yüksek bir kadının anlatacak çok şeyi vardır. Çünkü çok başarısı vardır. Dertleşebileceği, birlikte başarılarını anlatabileceği bir dost onun için joker kartı gibi bir şeydir. Hayatı bir oyun olarak görürsek bu önemli hayat oyununda en değerli joker güzel yürekli bir dosttur. Özgüveni yüksek ve başarılı insanlar başarılarını dostları ile paylaşmaktan mutluluk duyarlar. Bununla birlikte arkadaşlarının da başarılı olmasını isteyip onlar için en güzel dileklerini dilerler.

İyi bir arkadaş deniz yıldızı gibidir. Deniz yıldızı; denizi, hırçın dalgaları, kumsalı vb. öğeleri betimler. Bunu biraz daha açacak olursak; hayatımızda yaşanan ve bazen de anlam veremediğimiz olaylar hırçın dalgaları, duygu durumumuzdaki durgunluk ise kumsalın sessizliğini bünyesinde barındırır. Deniz yıldızı ise denizin starıdır. Yani hayatımızdaki kalıcı dostluklar; bütün yaşadığımız anlamlı- anlamsız olayların tutulduğu bir günlük gibidir. Dostlarımız bizim en büyük sırdaşımızdır.

Zeka; bir mum ışığına benzer. Elektrikler gittiğinde, oda karanlığa büründüğünde, ışıkların olmadığında mum ışığı etrafa saçılan alevleri ile ortalığı aydınlatır. O kadar muazzam bir şekilde etrafa ışık saçar ki karanlığı bile kendine hayran bırakır. İşte zeka da böyle bir şeydir. Bütün aptallıkları kendine hayran bırakır. En büyük zeka, zekayı gizlemektir. Zekasını gizleyen insanlar için sinsi tabiri kullanılabilir ama bu tabir ne kadar doğrudur, bilinmez. Çünkü zekasını gizleyen insanlar aslında ortamda neler dönüğünü anlamamış gibi gözükseler de en iyi anlayan insanlardır. Çünkü sürekli gözlem yaparlar ve gözlem yapmayı da severler. İnsanları anlamaya çalışırlar. İçsel zekası kuvvetli olan insanlar genelde insanları hal ve hareketlerinden tanımlarlar. Tahminlerinde yanılma payları çok düşüktür oransal olarak. Genel olarak günlük hayatımızda da insanlar mimikleriyle veya bakışlarıyla bize çok şey anlatırlar. İnsanlar genel anlamda çözülmeyi bekleyen bir bulmaca ya da açılmayı bekleyen gizemli bir kutu gibidir. Fakat çok kolay ipuçları barındırırlar. Biz bunları bazen geç fark ederiz sadece. Dostlarımız- arkadaşlarımız seçerken bile aslında farkında olmadan kişilik analizi yaparız. Kendi kişiliğimize uygun olan insanlarla arkadaşlık kurarız. ‘’Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğumu söyleyeyim’’ sözü buradan gelmektedir. Çok iyi dostluklar kurmamız ise sosyal zekamızın kuvvetli olduğunun kanıtıdır. ‘’İçsel zeka- sosyal zeka’’ gibi zeka alanları (9 tane), Gardner’in çoklu zeka kuramı listesinde yer alan zeka alanlarıdır.

Gardner’in zeka listesinde olan doğacı zeka, çevreye duyarlı bireyler bırakmak adına önemli bir nüanstır. Doğacı zeka gereği doğaya, denizlere, ormanlara, ağaçlara, hayvanlara, bitkilere zarar verecek en ufak bir harekette bile bulunmamak en güzel olgunluk belirtisidir. Her birey bu zeka alanını kendince içselleştirmeli ve bünyesinde barındırmalıdır. Yerlere çöp atmamalı, atanları uyarmalıdır. Şimdi diyeceksiniz ki bu örnek çok basit bir örnek oldu ama aksine çok önemli bir detay bu. Düşünsenize kendi caddenizi çöplerinizle kirletiyorsunuz, parkınızı çekirdek kabukları ile kirletiyorsunuz, ormanınızı ve kumsalınızı çöplüğe çeviriyorsunuz. Peki bir daha caddenizi, parkınızı, ormanınızı, kumsalınızı nasıl kullanacaksınız, hiç düşündünüz mü? Kendi yaşadığımız ortamı kirletirsek geleceğe nasıl ulaşırız, nasıl ilerleriz, yeni nesillere nasıl umut oluruz? Çöplüğe dönmüş bir dünyada ne kadar başarılı olunur, ne kadar teknolojik gelişmelerden söz edilebilir? En basit anlamda dağınık bir odada nasıl ki ders çalışmada zorlanıyorsak; pis bir dünyada da başarılı olamayız. ‘’Bir iğne bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan da bir dünyayı kurtarabilir’’ sözü buradan gelir. ‘’Çöp atmamak’’ gibi küçük bir eylem önemsiz gibi gözüken ama insanlık için altın kadar değerli bir eylemdir. Bu dünyayı kurtarmak istiyorsak önce kendimizden başlamalıyız. Deniz yıldızı hikayesini hepiniz bilirsiniz. Deniz kenarında bir adam deniz yıldızlarını teker teker kumsaldan denize yollar. Onu gören başka bir adam da ‘’kıyıya vuran bütün deniz yıldızlarını böyle denize mi atacaksın’’ der. Deniz yıldızlarını denize atan adam, ‘’bir deniz yıldızını kurtarsak bile buna değer’’ der. İşte her birey bir deniz yıldızıdır. Bir tanesini bile bilinçlendirirsek bu güzel bir detay olacaktır. Detaylar önemlidir. Bütün sırlar detaylarda gizlidir.