1923 ruhunun üstüne 15 yıl önce meydanları dolduran halkın "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet" sloganları sinmişti. Dahası bu slogan bugün halen yakıcı, halen güncel... 

1908’den 1934’e kadar her yılın 23 Temmuz'unda Hürriyet Bayramı adıyla kutlandı Hürriyet Devrimi’nin yıl dönümü. 1935’ten sonra resmi bayramlar arasından kaldırıldı ve tozlu raflara terk edildi. 1908 Devrimi, burjuvazi ve onların katipleri tarihçiler tarafından gizlenmeye çalışıldı. Oysa her şey 1923'le başlamamıştı, Cumhuriyet'in kurucu kadroları da gökten zembille inmemişlerdi. Kurtuluş Mücadelesi ve peşisıra gelen genç Cumhuriyet, bir birikimin, despot bir padişahı tahtından edecek kadar kuvvetli bir birikimin üstüne inşa edilmişti. 

1923 ruhunun üstüne 15 yıl önce meydanları dolduran halkın "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet" sloganları sinmişti. Yani modern Türkiye’nin tarihi sanıldığı gibi 'bir anda' değil, bir izleğin peşinde açılmıştı. Bu izleğin ilk zaferi ise 1908 Hürriyet Devrimi’ydi.

Bu slogan bugün halen yakıcı, halen güncel...

113 yıl önce yurtsever aydınlar, son derece bilinçli bir tercihle Fransız Devrimi'nin şiarı olan “eşitlik, özgürlük, kardeşlik” ilkelerinin yanına 'adalet'i de ekleyerek çıktıkları yolda Osmanlı'nın en despot padişahı, hürriyet düşmanı II. Abdülhamit’i tahttan indirmişlerdi. Meşrutiyet, yeni takvime göre 23 Temmuz 1908’de, hürriyetin ocağı olan Manastır’da top atışlarıyla yeniden ilan edildi. Tahtını koruma derdine düşen II. Abdülhamit ise, modern Türkiye'nin ilk anayasası kabul edilen Kanun-i Esasi’yi yeniden yürürlüğe sokmak zorunda kalmıştı.

30 yıl önce yazılıp kısa süre yürürlükte kalan, ilk fırsatta da boğulup kenara atılan ilk anayasa topluma yeniden hürriyeti müjdeliyordu. Bu tamamıyla halkın direnişi, hürriyet düşmanı padişaha başkaldırısının sonucuydu. Jön Türklerin önderlik ettiği ordu içindeki devrimci hareket, halkın kararlı duruşuyla zafere ulaşmıştı. Prof. Dr. Halil İnalcık’ın da dediği gibi bu devrim, “Saltanatı fiilen yıkan, Türkiye Cumhuriyeti’ni hazırlayan” devrimdi. Ve insanlar artık 'teba' değil, 'halk'tı... 

Bu da 1923 gibi bir anda olmamıştı. Jön Türk hareketinin kesintisiz olarak 50 yılı aşan bir mücadele geçmişinin ürünüydü. Mücadele kendisini yenileye yenileye gelmişti, İttihat ve Terakik Cemiyeti adı altında da kanlı canlı bir yapı halini almıştı.

Ancak Hürriyet Devrimi, tıpkı Cumhuriyet Devrimi gibi gericiliğe kurban verildi. Tevfik Çavdar'ın deyimiyle "kendi devriminden korkan" Hürriyet Devrimi, ödenen onca bedele rağmen bir avuç gericiye boğduruldu...