Bugün 3 Mart devrim yasalarının 95. yıl dönümü. 3 Mart 1924’te TBMM’de kabul edilen üç yasayla Halifelik, Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılmasının ardından Tevhid-i Tedrisat (Eğitimde Birlik) Yasası'nın kabulüyle, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atıldı.

Şeriye ve Evkaf Vekaleti, “Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı" olarak bilinen bu kurumun kaldırılmasının amacı, dini işlerle görevli kurumun devlet işlerine karışmasını engellemekti.

Bu üç yasanın her biri başlı başına birer devrimdi.

Özellikle Halifeliğin kaldırılışı tek başına çok büyük devrimdi.

Şeriye ve Evkaf Vekâleti, "alınan kararların şeriat kurallarına uygun olup olmadığını" denetliyordu.

Cehaletin ancak eğitim yoluyla ortadan kaldırılabilir

Eğitim konusu ise; Mustafa Kemal Atatürk’ün en önem verdiği konulardan biriydi. Her gittiği yerde ve katıldığı toplantıda, cehaletin ancak eğitim yoluyla ortadan kaldırılabileceğini vurgulamaktaydı.

Öyle ki; henüz Sakarya Savaşı bile yapılmamış, memleket diye bir toprağımızın kalıp kalmayacağı bile belli değilken,15 Temmuz 1921 yılında 180 öğretmenin katılımıyla Ankara’da Maarif Kongresi toplanmıştı. Mustafa Kemal, savaşın o en kritik döneminde, ”Cahillikle savaş, düşmanla savaşmaktan az önemli değildir. Biz bu savaşı elbet kazanacağız ama asıl işimiz ondan sonra başlayacaktır” diyerek cepheden bir günlüğüne ayrılıp Ankara’ya geldi. Kongrenin açılış konuşmasını yaparak “öğretmenlere çok büyük iş düştüğünü ve onlara güvendiğini” dile getirdi.

O sıcak günlerde gerçekleşen kongrede görüşülen konular ve alınan kararlar sadece düşmanla değil, cehaletle de savaşılacağının ve ciddi eğitim politikalarının oluşturulacağının bir göstergesiydi.

Savaş biter bitmez el attığı ilk işlerden biri de eğitim olmuştu. Çünkü Osmanlı’dan devralınan mevcut eğitim sistemi onun zihnindeki eğitim sistemiyle hiçbir biçimde uyuşmamaktaydı. Osmanlı’da yaygın eğitimi mahalle mektepleri ve medrese veriyordu. Meşrutiyet döneminde kısıtlı sayıda çağdaş okullar açılmıştı. Ama eğitim kurumları arasında bir ikilik vardı. Eğer bir ülkede iki türlü eğitim varsa iki türlü insan yetişiyor demekti. Bu ise, uzun dönemde, ulusun duygu ve düşünce birliğini temelinden sarsardı.

Atatürk’ün kafasındaki eğitim sistemi; milli, çağdaş ve laik bir toplum meydana getirecek bir eğitim sistemiydi.

Bu çerçevede 1 Mart 1924 tarihinde Meclis'te yaptığı bir konuşmada, “ulusun ortak düşüncesi ve isteğine uygun olarak eğitim ve öğretimin birleştirilmesi gereğini" vurgulamıştı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği Yasası) kabul edilmiş ve ülkedeki bütün eğitim kurumlarının Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmasını sağlamıştı.

Bu kanunla beraber; eğitim, din kurallarının pençesinden kurtarılmış ve eleştirel aklı öne çıkaran, bilimi temel alan çağdaş bir eğitim modeline yönelmişti. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmış olmasıyla birlikte artık denetimi de yapılabiliyordu. Kimse kafasına göre eğitim veremiyordu.

Bugün Türkiye’de hala büyük bir kavganın olduğu inkâr edilemez. Her yıl artarak açılan imam hatip okulları, bu okullara ayrılan bütçeler, müfredatlardan çıkarılan bilim ve Atatürkçülük konuları, müfredata eklenen dini konular, dinci vakıf ve cemaatlerin her geçen gün okullara daha fazla müdahil olması, liselerde karma eğitim maddesinin çıkarılması hala bu ülkeyi cumhuriyet öncesine götürme çabalarının devam ettiğini bize gösteriyor.

Ama bunun karşısında da cumhuriyet değerlerine ve devrim yasalarına sahip çıkan milyonlarca kişi var…

O kişilerden biri de siz olmak istiyorsanız, 3 Mart 2019 Pazar günü saat 11.00'da sizleri Birinci Meclis önünden başlayarak Anıtkabir’de son bulacak Eğitim-İş Sendikası'nın düzenlemiş olduğu laik, bilimsel, çağdaş, ulusal eğitime ve cumhuriyet devrimlerine sahip çıkma yürüyüşünde gelin birlikte olalım.

Atatürk’ün şu sözünü unutmayalım:

“Eğitimdir ki; ulusu ya özgür, bağımsız, yüce bir toplum halinde yaşatır ya da onu tutsaklığa ve yoksulluğa sürükler.”

Gelin hep beraber laik, bilimsel, çağdaş, ulusal eğitime ve cumhuriyet devrimlerine sahip çıkalım.

Birlikte olduğumuzda güçlü olduğumuzu unutmayalım.