Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in katılımıyla gerçekleşen programı ve MESEM sistemini protesto eden Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi 16 öğrencinin tutuklanması ile son bulan zirve sonrasında bu sistem tekrar tartışmalara neden oldu.
Yaptıkları tüm işleri “millilik ve inanç” temelline oturtma çabaları burada da karşımıza çıktı. Programın tanıtım metninde “Bu zirvede, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli vizyonu doğrultusunda üretim, beceri ve değer temelli öğrenme anlayışının derinleştirilmesine ilişkin önemli değerlendirmeler yapılacak” ifadeleri kullanıldı.
Milli Eğitim sistemini sözde “değerler temeli” üzerine oturtmayı kafalarına taktılar! Ancak onların zihinlerindeki bu “değerler” her nedense; bu çocuk işçilerin emeklerinin sömürülmesine, iş güvenliği esaslarına uyulmadığı için yitip gitmelerine engel oluşturmuyor.
Bu proje kapsamında “Meslek Öğrenme” kılıfı altında 14-17 yaşındaki çocuklar inşaatlarda, atölyelerde ağır işlerde günlük 200 TL gibi ücretlerle ucuz işgücü olarak çalıştırılıyor ve her yıl onlarcası ölüyor. Asgari iş güvenliği standartlarının sağlanmadığı işletmelerde çocukların emeklerinin sömürülmelerini ve iş cinayetlerine kurban gitmelerini o kadar da sorun olarak görmeyen Bakanlık, MESEM sistemini överken “değer temelli öğrenme anlayışı, Ahilik kültürünün programlara yansıtılması” gibi klişelere sığınmaya devam ediyordu.
MEB Çocukları MESEM Sistemine Neden Özendiriliyor?
Türk Milli Eğitim Sistemini inanç eksenine oturturken bunu sözde “değer temelli eğitim” diye sunuyorlar. Çocuklarını bu çağdışı ve niteliksiz eğitim sistemine teslim etmek istemeyen ve maddi imkânı elverişli olan aileleri piyasa koşullarına göre çalışan özel eğitim kurumlarının insafına terk ediyorlar. Gelecekten umutları olmayan, en düşük gelir seviyesindeki ailelerin çocuklarına ise “MESEM” projesi kapsamında, çocuk yaşta işçi olmak dışında seçenek bırakmıyorlar.
Milli Eğitim sistemimiz içinde çalışma piyasalarının nitelikli iş gücü ihtiyaçlarını karşılayacak mesleki ve teknik eğitim kapsamında örgün eğitim veren üç okul türü bulunuyor. Bunlar; Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri, Çok Programlı Anadolu Liseleri ve Mesleki Eğitim Merkezleridir.
Buna rağmen Milli Eğitim Bakanlığı piyasadaki ucuz işgücü talebini karşılamak amacıyla ortaokul mezunu çocukları MESEM sistemine yönlendirmek için son derece özendirici ilanlar yayımlıyor. “Mesleki Eğitim Merkezleri Ne Gibi Avantajlar Sağlıyor?” başlıklı ilanlarda;
• 34 Alan Ve 184 Farklı Dalda Mesleki Eğitim İmkânı
• Ortaokulu Bitirenlere Zorunlu Lise Eğitimini Mesleki Eğitim Merkezlerinde Tamamlayabilme Fırsatı
• 9. Sınıftan İtibaren İş Kazaları, Meslek Hastalıklarına Karşı Sigorta
• 9, 10 Ve 11. Sınıf Öğrencilerine Asgari Ücretin En Az %30’u (6.600 TL),
• 12. Sınıftaki Kalfalara Asgari Ücretin En Az Yarısı Kadar Maaş İmkânı
• Ustalık Belgesi, Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi Diploması Ve Kendi İş Yerini Açma Fırsatı
• Mezun Olduğu Alanda %88 İstihdam Oranı” gibi teşviklerle yoksul aile çocukları ucuz iş gücü olmaya yönlendiriliyor.
11 Ayda 85 Çocuk İşçinin Ölümü Kader midir?
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi'ne göre 2024'te 71 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti. 2025 yılı Kasım ayı sonunda ise ölen çocuk işçi sayısı 85'i buldu. 2023-2024 ve 2024-2025 eğitim öğretim yıllarında MESEM'li en az 15 çocuğun sanayide veya inşaatlarda çalışırken öldüğü kayıt altına alındı.
Bırakın ileri demokrasiyi, ortalama bir ülkede bu kadar çok çocuğun bu kadar boş yere ölmesi, ölümlerin bu kadar gündelik ve sıradan vaka haline gelmiş olması olağanlaştırılabilir mi?
Bu yaşananlar, ülkenin geldiği durumun kaçınılmaz sonuçlarından birisidir. İş cinayetlerine zemin hazırlayan denetimsizlikleri, ihmalleri ile ilgili bir tane kamu görevlisinin soruşturma geçirdiğini, cezalandırıldığını duymuyoruz. Ölümlerin asli faillerine caydırıcı, ibretlik cezalar verildiğini görmüyoruz. Ancak tam da bu durumlara demokratik tepkilerini gösteren protestocu gençler patır patır tutuklanıyorlar!
2025 Eğitim İzleme Raporu; 1,5 Milyon Çocuk Okul Dışı
Eğitim Reformu Girişimi'nin (ERG) yayınladığı 2025 Eğitim İzleme Raporu, eğitimdeki değişkenliklerin etkilerini ve eşitsizlikleri verilerle ortaya koyuyor. Raporun en çarpıcı bulgularından biri, zorunlu eğitim çağındaki çocukların önemli bir bölümünün okula devam etmemesi.
MESEM, özellikle organize sanayi bölgeleri ve sanayi sitelerinde çocuk işçiliğinin normalleşmesinin başlıca mekanizmalarından biri haline gelmiş durumda. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), MESEM'i "devlet politikalarıyla çocuk işçiliğinin kitleselleştirilmesinin aracı" olarak tanımlıyor ve "bir gün okulda, dört gün işyerinde eğitim" formülüyle çocuk işçiliğinin meşrulaştırıldığını belirtiyor.
2024–2025 eğitim-öğretim yılında 805 bin çocuk zorunlu eğitimde olması gerekirken örgün eğitimin dışında yer alıyor. Öte yandan eğitim çağında olup açıköğretim liselerine yönlendirilen çocuk sayısı 274 bine ulaştı (tüm açık öğretim öğrencilerinin toplamı 1 milyonu geçti).
MESEM kapsamında okullardan uzaklaştırılan 393 bin öğrenci var. Tüm bu rakamlara bakıldığında; örgün eğitimde olmayan, yani fiilen okul dışı kalan çocukların toplam sayısı 1,5 milyona ulaşıyor.
MESEM; Devlet Politikalarıyla Çocuk İşçiliğinin Kitleselleştirilmesi
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM), eski adıyla çıraklık sistemi 4+4+4 sistemiyle birlikte 2016 sonunda örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alındı. Bu sistemde çocuklar haftanın dört günü işletmelerde, bir günü okulda oluyorlar. İşletmelerin öğrenciye ödediği asgari limitin yarısını devlet işletmelere teşvik olarak iade ediyor, ancak çalıştıkları bu süre çocukların emeklilik hesaplamalarında kullanılmıyor. İşyerlerindeki çalışma koşulları büyük ölçüde patronların insafına bırakılıyor. Çocukların okulla bağlarının koptuğu bu modelle özellikle yoksul çocuklar erken yaşta işgücüne itiliyor.
ERG raporuna göre ülkemizde 15-17 yaş aralığındaki (kız-erkek) her dört çocuktan biri işgücüne dahil. Erkek çocuklarda bu oran yüzde 35,6'ya kadar yükseliyor. Rapor, bu yaş grubundaki çocukların eğitimle çalışma arasında seçim yapmak zorunda kaldığını ve bu ikilemin özellikle ortaöğretimde okuldan kopuşu hızlandırdığını ortaya koyuyor. Kız çocukları açısından durum daha da kırılgan. Ev içi bakım yükü ve erken yaşta evlilik riski nedeniyle kızların eğitimi bırakma olasılığı daha yüksek.
Protestocular “Otel Halılarını Kirlettiler” Gerekçesi İle Tutuklandılar
İşte tüm bu insafsızlıkları protesto eden 16 TİP’li gencin tutuklanma sebebi olarak “mala zarar verme ve kamu görevlisinin görevini engelleme” gibi uyduruk bahanelere sığınıldı. Neymiş, bu gençlerin kendi üzerlerine protesto amaçlı sürdükleri, ölen çocukların kanlarını simgeleyen kırmızı boyalar otel halılarını kirletmiş! Bir de kendilerini engellemeye çalışan Özel Güvenlik Görevlilerini ittirmişler!
Bu tutuklamaları değerlendirirken; muhalifler üzerine habire inen yargı sopasının ayarının tümden kaçmasına mı yanalım, MESEM’lerdeki ölümlerin sorumlularının değil de bunca can yakıcı sorunu dile getiren gençlerin tutuklanmalarına mı yanalım bilemedim!