Cumhuriyet Halk Partisi… Kurtuluşun ve kuruluşun partisidir bu çınar. Kökleri Anadolu’nun bağımsızlık mücadelesine, Kuvayı Milliye’ye, Cumhuriyet’in devrimci ruhuna dayanır. Bu partinin geleneğinde vefasızlık yoktur. Bu partinin tarihinde saygısızlık barınmaz. Çünkü bu parti, şahısların değil, halkın ve mücadele edenlerin partisidir.
Ancak bugünlerde öyle bir siyasi atmosfer estiriliyor ki, sanki bütün başarılar bir kişinin hanesine yazılacak, bütün hatalar bir kişinin sırtına yıkılacak. Kimden bahsediyoruz? On üç yıl boyunca bu partiyi sırtlayıp onlarca seçim geçirmiş, her türlü kumpasa, kaset operasyonuna, tehditlere, linç girişimlerine maruz kalmış, terör örgütü PKK'nın silahlı saldırısına rağmen halkın iradesini Meclis’e taşımayı başarmış bir genel başkandan, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan.
Dün İstanbul’da Ekrem İmamoğlu ve Ankara’da Mansur Yavaş, yerel yönetim başarısını kutlarken aynı kürsüdeydiler. İstanbul seçimi iptal edildiğinde “Her şey çok güzel olacak” sloganıyla milyonlar seferber oldu. O sloganı sahiplendiren kitleyi organize eden, o gece YSK darbesine direnen kimdi? O gün birlikteydiniz, bugün ne değişti?
Bugün sosyal medya trollerinin organize ettiği linç kampanyalarına bir bakın: CHP’nin kendi üyeleri, kendi eski genel başkanına “kaybettin, git” diyor. Peki, soralım: Kaybedilen ne? Cumhurbaşkanlığı seçiminde devletin bütün imkanlarına, yandaş medyaya, kirli algı operasyonlarına karşı yüzde 48 oy almanın adı yenilgi mi? Yoksa o gece o sandıklarda sabahlayan milyonlara hakaret mi?
1972 Kurultayı örneği hep ders niteliğinde anlatılır: İsmet İnönü ve Bülent Ecevit yarıştı, partinin rotası değişti. İnönü alkışlarla uğurlandı. Ecevit ise “Toprak işleyenin, su kullananın” diyerek halkı kucakladı. Ama birbirlerine düşmediler. Ne radyo haberleriyle iftiralar yayıldı, ne gazeteler manşet manşet hakaret etti. Bugün ise parti içi hizipler sosyal medyada sahte hesaplarla karalama yapıyor. İnönü ve Ecevit’in yarışındaki o demokratik olgunluğu, vefayı ne çabuk unuttunuz?
Rahmetli Bülent Ecevit’in 1990’larda yaşadıklarını hatırlayın. Siyasi yasaklıydı. Ona en büyük köstek, dışarıdan değil içeriden geldi. Medya manşetleriyle, manevralarla, hiziplerle zayıflatılmaya çalışıldı. Ama hep örgütün sağduyusu kazandı. Bugün de aynısı olacak. Çünkü bu partinin belleği var. Hafızası var. Bu hafıza ihaneti de vefayı da kaydeder.
Ekrem İmamoğlu bugün değişim kavramını sahipleniyor, Özgür Özel genel başkanlık sorumluluğunu üstleniyor. Tamam. Ama unutmayın, değişim intikamla, vefa saygısızlıkla bir arada yürümez. Eleştiri olur, tartışılır, yeni yol çizilir; bu işin mayası budur. Fakat koltuk uğruna eski genel başkanı hedef göstermek, parti tabanını kinle bölmek, CHP’nin yüz yıllık kültürüne ihanet etmektir.
Değerli okuyucularım, CHP örgütlerinin, partinin emekçisinin, delegelerinin, seçmeninin en büyük sınavı tam da budur. Kimse bu çınarı kendi kinine yem edemez. Kimse bu geleneği ayaklar altına alamaz. Bugün parti içi kavgalara alkış tutanlar, yarın ilk fırsatta birbirine de hançer saplar. Bunu en iyi CHP’nin tarihi bilir.
Koltuğa oturan her lider gelir geçer. Ama geriye mücadele kalır. Omuz omuza verilmiş emek kalır. Vefa kalır. Ve günü gelir, bu partiyi kim bölmek isterse o vefasızlıkla anılır. CHP, İnönü’den Ecevit’e, Baykal’dan Kılıçdaroğlu’na uzanan bu mirası kolay kolay kirlettirmez. Çünkü bu parti kişilerin değil, halkın vicdanında kök salmış bir büyük yürüyüştür.