Büyük Atatürk’ün Uçmak’a yükseldiği bu günde, Cehennem kütüklerinden söz etmek belki ilk anda uygun görünmeyebilir.

Ama bugünün Türkiyesi’nde yeminli bir kadro bütün gücüyle Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya ve yarattığı değerlere karşı amansız bir savaş yürütüyor. AKP içine yuvalanan bu ekip belediyelerden bakanlıklara kadar her yerde ona karşı kuyular kazıyor. İşin dinsel öncülüğünü de haram yiyenlerin eline geçmiş olan Diyanet İşleri Başkanlığı yapıyor.

Atatürk’e saldıranların cezalandırılmak yerine taltif edildiği bir memur düzeni kurulmuş bulunuyor.

Yetmiyor; Atatürk karşıtları, cumhuriyet düşmanları yüceltilerek, Gazi Paşa bu yönden de hırpalanmaya çalışılıyor. Düşünün ki cumhuriyetin Çorum valisi, yanına ilin üniversite rektörünü ve AKP’lileri alarak hain İskilipli Atıf için anmalar düzenliyor. Amaç, İskilipli Atıf üstünden Atatürk’ü kötülemek.

Nereden çıktı onun kurduğu devletin nimetini yiyerek ona saldırıp söven bu adamlar?

AKP’nin içinden…

Onlar saldırdıkça Türk halkı Mustafa Kemal’e sahip çıktı. AKP’ye oy veren kitleler bile Büyük Önder’in çağlar aşan vizyonunun farkına varmaya başladılar.

Ve Atatürk düşmanlarının örgütlendiği, desteklendiği, taltif edildiği partinin lideri oy yitirdiğini anlayınca Anıtkabir’e çıkmak zorunda kaldı.

Aslında bunlar, “Kurtuluş Savaşı’nda keşke Yunan galip gelseydi!” diyebilecek kadar tıynetsiz bir herifi kendilerine hoca kabul etmiş insanlar.

Sevmiyorlar Atatürk’ü… Çünkü, İslam dünyası ancak Atatürk sayesinde Batı sömürgeciliğinin yenilebileceğini görmüş ve öğrenmişti. Gerilik içindeki Müslüman ülkelerin nasıl ayağa kalkabileceğini Atatürk göstermişti. 1930’lardaki gerçek Müslümanlar, örneğin Pakistan’ın kurucusu Muhammet Ali Cinnah, Atatürk’ü  "modern Müslüman dünyasının en büyük Müslümanı" kabul ederken içimizdeki haçlı uzantıları Atatürk’ü “Kâfir!” göstermeye çalışarak kimlere uşaklık yaptıklarını da açık etmiş oluyorlar.

ALEVİ DÜŞMANLIĞI, CUMHURİYET DÜŞMANLIĞIDIR
İşte bu kadronun akıl hocaları, Orta Çağ’daki Arap gericiliğini Türk milletine  “İslam budur!” diye dayattılar. Halbuki Hz. Muhammet’in getirdiği İslam ile bunların İslam’ı arasında hiçbir benzerlik bulunmamaktadır.

Hz. Muhammet reislere karşı eşitlik mücadelesi yürütmüşken bunlar, milleti reislerin/sultanların uşağı yapmayı din diye satıyorlar.

Hz. Muhammet, hazineye el uzatanın Cehennemlik olduğunu söylemişken bunlar hazineyi yağmalayanları desteklemeyi din diye satıyorlar.

Hz. Muhammet, Mekke’deki “Atalar Dini” düzenine karşı mücadele açmışken bunlar kendi çıkarlarını Atalar Dini yapıp İslam diye pazarlıyorlar.  

Hz. Muhammet Müslümanların birliğini bozanların yer aldığı camiyi (Mescid-i Dırar) yıktırıp yaktırmışken bunlar camilerimizi Mescid-i Dırar’a çeviriyorlar.

Bu bozguncu akıl hocalarından birisi, “Sünniler, Alevi inancını sürdürenlere kız vermesinler!” diye fetva vermiş.

İşte bunlardır Cehennem kütükleri…

Temiz insanlara iftira atarak Müslümanların birliğini yıkanlar, öbür dünyada Cehennem’de cayır cayır yanacaklardır. Bunların elebaşıları da ateşte kütük olarak sürekli yanacaklar, cezaları bitmeyecektir.

Bu ülkeye asla ihanet etmeyen Alevileri kötü göstermek, cumhuriyete ihanetin dışa vurumundan başka şey değildir. Yüzünden melanet akan bu adamlar, haram yiyerek şimdilik mutlu olmuşlar… Ama ahirete inanıyorlarsa (Ki inansalar böyle yolsuzluklara arka çıkmazlar) sonları çok korkunç olacak…

SÜNNİ AİLENİN KIZINI ALDIM
Bu Cehennem kütüğü ve ona benzeyen yobaz takımı benim yaşamıma bir baksın: 24 yaşımda iken Vanlı Sünni bir ailenin öğretmen kızıyla evlendim. Kayınvalidem Mukaddes hanım her gün namazını kılan çok saygıdeğer bir Türk anasıydı. İleriki yıllarda bir gün bana, “Rıza bey oğlum, inşallah Özhan’a da Allah senin gibi bir koca nasip eder…” demişti. Bu benim hayatta duyduğum en onur verici cümleydi. Ve küçük baldızım Özhan da benim kadar değerli Recep Bey’le evlenmişti. Kayınpederim Mithat Öner, Van’ın saygı duyduğu ve kökeni Sultan Yekpayi denilen erene kadar giden bir kişilikti. Akşamları bir kadeh rakı içen inançlı ama çağdaş bir insandı. Onlar benim gibi bir Alevi gencini 1972 yılında damatlığa kabul ettiler. Ben de onlara her türlü saygıyı gösterdim.

İki öğretmen; Sünni Özden ile Alevi Rıza, iki inatçı keçi gibi çok kavga ettiler ama bu kavgaların hiçbirisi asla mezhep veya dün yüzünden çıkmadı. Alevi Rıza’nın ailesi, Sünni Özden’e bir Alevi geline göstereceği ilginin on katından fazla ilgi gösterdi. Oğulları Evren Devrim de hem Sünni oldu hem Alevi… Bunu da çağdaş toplumsal ilkelere ve Atatürk devrimlerine bağlı davranarak başardı.

Bu ailede Özden hanım kandil gecelerinde namaz kılar, yılda birkaç kez mevlit okuturdu.  AKP iktidar olup da dini böyle vahşice sömürünce o, bu gelenekten vazgeçti. Rıza Bey de Alevi değerlerini çağdaş anlamda yeniden biçimlendirmek için çalışır, ara sıra cem törenlerine katılır, orada Ulu Yaratıcı’nın önünde başını eğer, dua ederdi. Konuyla ilgili kitaplarında, köşe yazılarında hep Alevi-Sünni kardeşliğini temel alırdı.

Cehennem kütüğü bilsin ki bu iki toplumcu öğretmenin evliliğinde asla mezhep çatışması, çekişmesi olmadı. İnanç orada kavga nedeni haline asla gelmedi. En önemlisi de bu ailede kadın asla cariye konumuna düşmedi… Hatta kadın, erkeğe baskın biçimde davrandı; erkek de bunu kendine dert edinmedi. Bu düzen şimdi de böyle sürüyor, sürecek de…

***

Bu Cehennem kütüklerinin getirdiği Muaviye İslamı nedeniyle Müslüman dünyası geriledi; çöktü, yoksulluk ve kavganın at koşturduğu bir iklime dönüştü. Bu haram yeyicilerin dayattığı sahte İslam yüzünden Müslümanlar Akdeniz’de can veriyor.

Geleceğin dünyasında mezhepçi nefret yayan Cehennem kütüklerine yer yok. İlk seçimde de bunların arkasındaki destek gücü çökecek, Cumhuriyetin 20 yıllık reklam arası yakında bitecektir.