Tarihsel olaylar, bir zincirin halkaları gibidir ve Türkiye Cumhuriyeti de bu tarihsel gelişmenin bir sonucudur. 
 Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan Genç Cumhuriyet'in, en büyük savaşlarından birisi  cehalete karşıdır...  Batı’nın 400 yılda gerçekleştirdiği Aydınlanma devrimini, Atatürk ve silah arkadaşları bu topraklarda 19 yılda başardı ...O'nun için “Atatürk Asya’nın Rönesansı”dır, dediler.  

Türkiye'yi yok etmek isteyenlere karşı yeni bir EĞİTİM SAVAŞI ŞART... Başarabiliriz. Zira, gökyüzünde yitip gitmeyen ve bizlere hep yön gösteren kutup yıldızlarımız var bizim... Türk milleti zekidir, bütün güçlükleri yenecek azim ve cesaretin sahibidir. Hiç kimse, hiçbir iç/dış güç buna engelleyemez . Bu böyle biline....

Bir insan olarak;
Düşünmeyi başkasına bıraktıktan sonra...
Kendine, dünyaya ve hayata meydan okumayı bilmedikten sonra...
Okuma yazmayı öğrensen n'olur, kitap okusan n'olur...

Şimdi aklı başında olmak, daha sonra aklı başına gelmekten yeğ değil midir?
Hayatı sevmek, bir şeyler öğrenmek ve hayallerimizden vazgeçmemek değerli değil midir?
Artık iyilerin psikoloğa gittiği tepetaklak bir dünyanın ferdi olarak, kötülerle savaşta, yozluğun yıkılmasında bir görev ve sorumluluk taşımıyor muyuz... İçi içine sığmayanlar olarak  bir umut olup, üç nokta koyup yeniden başlayamaz mıyız?... Sadece sokaklar bir başka gülsün diye...

Dünyamız hatalarla dolu...  İlkesiz siyaset, ahlaksız ticaret, bedava zenginlik, vicdansız haz, insaniyetsiz bilim ve niteliksiz eğitim, gösteriye dayalı ibadet gibi...
İşte dünyamızı, kötülüğün egemenliğinden çıkarıp iyiliği getirmek ve yaşanabilir kılmak, böylece insanların huzur ve refah içinde mutlu olmaları, çevresiyle uyum sağlamaları yolunda her türlü olanağın var olduğunu unutmadan...
Hataların ve kötülüklerin kaynağı olarak salt kötüleri değil, iyilerin de seyirci kaldığını bilerek;
Bastonu yere çaksan filiz veren topraklara sahip olup,  aç kalma mucizesini de gerçekleştirmek, ne demektir...

Sebep sadece cahillik olsa tamam, eğitilebilir deriz. Ancak buna aptallık da eklenmelidir ve bir sarhoşun ayıltılabileceği fakat aptallığın ömür boyu süreceği gerçeğinin de farkında olmalıyız...
Bir ülkede uyumaktan düşünemeyenler fazla ise, doğruyu görmemekte ısrar edenler cahillikleriyle mutlu bir şekilde yaşamaya devam ediyorlarsa, üstelik sorunu kendisinde görmeyip başkasını suçluyorsa ya da kendisini iş, para, mevki vaadiyle siyaseti veya dini kullanarak kandıranlara eyvallah diyorsa, kısaca akla değil servete bakıyorsa, belki kese dolmuştur fakat kafa boşalmış, topluma tam anlamıyla bir cehalet tuzağı egemen olmuştur.  

Oysa insan, içinde olduğu ortamla hayalini kurduğu ideal ortam arasında bir çatışma yaşar, memnun değilse ve acı çekiyorsa kurtuluş yolu aramalıdır. Kitap okusa ne yapması gerektiğini de neyi yapmaması gerektiğini de bilecektir.  Yeri gelmişken bir anekdot... Bir eğitimci, öğretmen olarak bir köye atanır ve  bir kitaplık kuralım der... Köylü, bir çok şeyimiz eksik ne yapacağız kitaplığı yanıtını verince "kitaplığı olanın her şeyi olur" der öğretmen. Yanlış biliyorsam düzeltiniz, o öğretmen Fakir Baykurt'tur.  

Okumak, değişmek ve değiştirmek için salt kendi gözümüzle değil başkalarının ruhsal bakışlarını da görmemiz gerekir. Bilmeliyiz ki bilinç sahibi olmak, kahveden daha uyanık tutarmış insanı... Kullanmadıktan sonra ne kadar önemli ve değerli olursa olsun tedavülden kalkmış bir para gibidir bilgi... 
Az anlayan çok inanan tehlikeli insanlarımız azalsın diye...
Bilseydi eğer cahil olmazdı dediğimiz, hep konuşup susmayanlar kalmasın diye.. 
Kısa, yetersiz ve adaletsiz eğitimin, çağdaşlığın gerisine itmemesi için.. 

Bir ülkede gazete, dergi, kitap okumayan, müzik dinlemeyen, kültür sanata ilgisi olmayan sayısı da  TV ve dizi izleyen,evlilik programına abone sayısıda yüzde 80 ise sıkıntı da aynıdır.  
Şikayetçi olup değişim isteyip, mevcut duruma ayak uydurmak kabul edilemez, bu nedenle yol açın ya da yoldan çekilin diyeceğiz. 

Demokrasinin bir eğitim işi olduğunu idrak ederek, eğitimsizliğin demagoglar türeteceğini ve bunun da diktatörlüğün yolunu açacağını tarihin bize defalarca gösterdiğini anlatacağız.

Dünyanın en tehlikeli halinin cehaletin örgütlü eyleme geçmesi olduğu da unutulmamalıdır, diyeceğiz . . 

İşte geleceğe umutla bakmak için...
Kadına, çocuğa, hayvana düşmanlık edenlere karşı...
Emeğe, sanata katlanamayanlara karşı...
Dış güçlerin, ülkemiz üzerindeki düşlerine İç'in Gücü'nü göstermek için...
İnsana dair...
Güne, gündeme dair...
İstiklâl, istikbal, hürriyete dair...
Hak, hukuk, adalete dair...
Atatürk'ün izinde...
Cumhuriyet'in bekçileri olarak,
Görev ve sorumluluk bilinciyle...

Nazmi Öner'in deyişiyle;
Bozkırın ortasında 
Ulu bir çınar gibi
Çiçekli bir Nisan sabahı 
Yazarız kaderimizi
Yeni baştan... 

DEVAM EDECEK...
EĞİTİM/ÖĞRETİM DE KÖY ENSTİTÜLERİ MODELİ Mİ ...


Not: Değerli katkıları için Toplumsal okurlarına teşekkür ediyorum...