Yıllardan beri…

Yüzyıllardan beri böyle gidiyor:

Biz ona, “Hırsızsın!” diyoruz.

O bize, “Dinsizsin!” diye cevap veriyor.

Biz ona, “Millet malını gasp ediyor, haram yiyorsun!” diyoruz.

O bize, “Sen dinsizsin!” diye cevap veriyor.

Biz ona, “Yolsuzluğu yol yaptın!” diyoruz.

O bize, “Dinsizsin!” diyor.

Biz ona, “Sana baş eğmeyenleri eziyorsun. Zulümle abad olan er geç berbat olur!” diyoruz.

O bize, “Vay dinsiz!” diyor.

Biz ona, “Hırsızları ödüllendirme!” diyoruz.

Onun yanıtı, “Yıkıl dinsiz!” oluyor.

Biz ona, “Millet malını çaldınız. Ülkeyi adamlarına yağmalattın, halkı aç bıraktın!” diyoruz.

O bize, “Çalsak bile ‘Ya Allah bismillah, Allahü ekber!’ diyerek çalarız. Hırsızlığımız bile dine uygundur!’ biçiminde cevap veriyor.

Biz ona, “Bu kadar haramı nasıl yiyorsunuz?” diye soruyoruz.

O sırıtarak cevap veriyor: “Helal mal boğazımızdan geçmez. Olursa haram olsun. Haramın tadı başka oluyor!”

“Milletin içine nasıl çıkıyorsunuz?”

“Din örtümüz var. O örtüye bürünüp çıkınca istediğimizi yaparız; kimsenin aklına da hesap sormak gelmez.”

Biz ona, “Bu dünyada işiniz iş, ya öbür dünya?” diye soruyoruz.

O, şen şakrak cevap veriyor: “Bu dünya bizim olsun, öbür dünya sizin…”

İBADETLE KALKINMIŞ BİR ÜLKE VAR MI?
AKP iktidarları okullarda din derslerini yaygınlaştırmak için çok yoğun bir baskı uyguluyor.

Şimdi soralım: Okullarında din derslerini başta tutan hangi ülke kalkınmıştır?

Böyle bir şey hiç olmamıştır.

Bir zamanlar dünyayı titreten Osmanlı Devleti. 1538 yılında okullardan akılcı ilimleri (tıp, coğrafya, fen) atıp yerine din ilimlerini (kelam, fıkıh, hadis, tefsir vb…) koyunca gerilemeye başladı ve Batı onu geçti. (Belgesini merak edenler, “Muaviye’den Erdoğan’a DİN VE SİYASET” adlı kitabımıza bakabilirler.)

Bilim düşmanlığı o kadar hızla yayılmıştı ki 1580 yılında Beyoğlu’ndaki gözlemevini “Meleklerin bacaklarını seyrediyorlar!” diyen dönemin gericilerinin baskısıyla topa tutup yıkmışlardı.

Osmanlı’nın batış örneği de gösteriyor ki bir ülkenin kalkınması bilimle olur.

Bizdeki din dersleri ise bilime ve akla karşı olanların uydurdukları masallardan ibarettir.

Örnek mi?

Okullarda öğretilen evrim ilkesini, dine aykırı göstererek kaldırdılar.

Ne demek evrim?

Şu Corona mikrobu var ya…

O bile evrim geçiriyor. Ortama ayak uydurabilmek için kendisini yeniliyor.

Peki bu mikroba karşı neyle savaşıyor insanlık?

Tıp alanında geliştirilen teknolojilerle ve deneylerle… Ve böylece üretilen aşı ve ilaçlarla…

Eğer evrim kuralını aşıyı bulan ülkeler de eğitim sistemlerinden çıkartmış olsalar; evrim geçiren mikroplarla mücadele etmemiz mümkün olmayacak; hastalıktan kırılacağız.

İşte bu AKP, Türkiye’ye böyle bir çağdışı eğitim modeli dayattı.

Düşünün ki mikroplara karşı savaşan aşı üreten kurumumuz vardı: Hıfzıssıhha Enstitüsü… Sağlığı Koruma Enstitüsü… Bu enstitüyü bile kapattılar. O enstitü ki daha 1938 yılında ürettiği Veba aşısını Çin’e göndermişti…

Peki bu aşılar nasıl üretilir?

Evrim ilkesini dikkate alarak…

Şu sıralarda AKP kurmaylarının olduğu Çin aşısı var ya… İşte o aşı da evrim aşısıdır.

Evrime karşı savaş açarlar…

Ama herkesten önce onlar koşup evrim yöntemiyle elde edilen aşıyı olurlar.

Niçin evrime düşmandırlar?

Evrim ilkesi, insanların aklını açar, onları düşünmeye zorlar. Böylece toplumsal uyanış başlar. Uyanan insanlar da AKP’nin yaptıklarını görüp bunlara oy vermekten vaz geçer…

O yüzden evrim düşüncesiyle savaş AKP’nin bir numaralı ideolojisidir…

Bunun için bol Kuran kursu… Bol imam hatip… Bol tarikat… Bol tarikatçı vakıf ve dernek…

Bu zihniyet Türkiye’de egemen oldukça ülkemizin belini doğrultması mümkün değildir.

Süleyman Demirel zamanında ilk 16 büyük ekonomi arasına giren ülkemiz şimdi ilk 20’nin dışına düştü.

Din derslerinin bize maliyeti işte budur: Gerilik, yoksulluk, üretimsizlik ve işsizlik…

Bu rezaleti gizlemek için de daha fazla din dersi, Kuran kursu, imam hatip ve Diyanet örgütlenmesi…

Türkiye derin bir kuyunun içinde debelenip duruyor.