*2011 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü’nün (FB) borsa değeri 1,5 milyar dolar düzeyine yükselmişti. Diğer üç büyük kulübümüzün toplam değerini yakalamıştı. Ülkenin en büyük işadamları bu kulübün yöneticileri olmuşlardı.

*FB, ekonomik gücünü toplumsal iklimiyle pekiştirmiş; milyonlarca insanı kulüp duyarlılığında örgütlemişti. Kulübün cumhuriyet değerlerine, Atatürk ilkelerine sıkı biçimde bağlı olması, onu gerici kuruluşların ve siyasi yapıların hedef almasına yol açıyordu.

*Bu siyasi yapı ile kökü dışarıdaki tarikatçı terör örgütlenmesi Fethullahçılar, FB’yi ele geçirmek üzere 2011’de düğmeye bastılar.

*Kumpasın komutası, hain savcı Zekeriya Öz’e verilmişti. Emrinde örgütün polisleri, başka savcıları ve mağrur yargıçları vardı. (Yargılamayı yürütün Mehmet Ekinci adlı örgüt elemanın o padişah tavrını hiç unutmam. Daha sonra kaçıp gizlenmiş; yakalanıp hapse atılmıştır.)

*Bu örgüt, ülkedeki medyanın büyük bölümünü ele geçirmişti. FB’ye saldırı, muazzam ibr medya saldırısı ile baş başa yürütülüyordu. Düzmece belgeler ve iftiralar her yeri kaplamıştı.

*Saldırının hedefinde öncelikle Aziz Yıldırım ile arkadaşları vardı. Onları ezebilirlerse kulübü kolayca teslim alabilirlerdi. Bunun için daha önceden Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) yönetimi bile dizayn edilmişti. TFF’nin başına güya Fenerbahçeli bir isim Mehmet Ali Aydınlar getirilmişti. Biz anında Güneş Gazetesi’ndeki köşemizden bu operasyona tepki gösterip, “Fenerbahçe’yi Fenerbahçeli başkan eliyle çökertecekler!” diye yazmıştık. Bir kitap olabilecek yazılarım yüzünden hapisle tehdit edildik ama aldırmadık.

*Beşiktaş’ı ve Sivasspor’u da işin içine sokan bu kumpasa dönemin Galatasaray yönetimi bütün gücüyle destek veriyordu. Fenerbahçe küme düşürülmeliydi… Ne yazık ki Galatasaray’ın tarihine yakışmayan kimi taraftarlar FİFA’ya, UEFA’ya mektuplar yollayıp FB’nin cezalandırılmasını istiyorlardı.

*Fethullahçı medyadan beslenen sözde spor yazarları ve hakem eskileri Fenerbahçe’yi çoktan mahkum etmişlerdi. Başta Erman Toroğlu olmak üzere, FETÖ örgütünün televizyonlarından atıp tutuyor; FB’nin büyük cezalar alacağını söylüyorlardı.

*Ama bilmedikleri bir şey vardı: Karşılarındaki kişi Aziz Yıldırım’dı ve Fenerbahçe toplumu idi. Sayın Yıldırım, kendisine, “Başkanlığı bırak, dava kapatılsın!” diyen ajanları reddetti. “Ne şikesi, Türkiye elden gidiyor!” diyerek FETÖ’nün hain kimliğini ilk kez çok net biçimde deşifre etti. Fenerbahçelilerle hatta bu kulüpten olmayan milyonlarca insanın yurtseverlik duygularıyla bütünleşti. Örgütün FB’yi ele geçirmesini önleyerek onlara ilk golü attı.

*Yargılama sonunda haklı olduğu ortaya çıktı. Kumpası gösterdi ve beraat etti. Bu da Amerikancı yobaz örgüte ikinci Yıldırım golü oldu.

*Sonunda bu davanın FETÖ operasyonlarından birisi olduğu mahkeme kararı ile kesinleşti. Aziz Yıldırım’a ve FB’ye kumpas kuranlara çok büyük cezalar verildi. Böylece, Sayın Yıldırım FETÖ’ye ve onu FB’nin üstüne salanlara 3. golü de attı.

*Dördüncü gol, Yargıtay’da inatla (!) bekletilen beraat dosyası onandığında atılacak. (Umarım, bu davanın FETÖ’cülerin bir kumpası olduğunu gösteren son mahkeme kararı, o Yargıtay üyelerini artık harekete geçirir…)

*Beşinci gol ise Fenerbahçe’nin 2011’den itibaren maddi yönden uğratıldığı zarar TFF ve UEFA taraflarına ödettirildiğinde atılacak.

*İşte bu son süreci yönetecek olan da şu anki Fenerbahçe yönetimidir. Sayın Ali Koç yeniden başkan seçilecek. Bu da doğal… Kendisi üç yıldır camiaya bir başarı yaşatamadı. Bunu da az çok anlıyoruz ama bu büyük davayı çok sıkı biçimde takip etmesi gerekiyor.

Her şeyi affederiz ama bu konudaki bir ihmali hiç mi hiç affetmeyiz. Çünkü bu dava sadece Fenerbahçelilerin değil bütün çağdaş Türkiye’nin bir onur davasıdır.