Ayşe Ayata’yı, ODTÜ’lü oğrencileri iyi tanır. Fakat bütün Türkiye onu tatile çıkışıyla hatırlar.

Ayşe tatile, Türk gemileri Kıbrıs’a çıkıyordu 1974’ün yakıcı bir Temmuz gününde.

Hani meşhur CEHAPE zamanında tüp yoktu, yağ yoktu hikayesi var ya, işte bu yokluğun başlangıcı idi bu Temmuz günü.

Kıbrıs’ta 1571’den beri 404 yıldır süren Türk varlığına yönelik tehdite karşı bir güvercin şahine kesti.

Erbakan’ın da tam desteğiyle Ecevit kararını verdi ve Türk ordusu Kıbrıs’ta müdahaleden geri adım atmadı.

AKP’lilerin CHP bankası diye burun kıvırdığı “İş Bankası’nı denetlemeye gidiyoruz” diyerek adaya giren TMT güçleri burada önemli rol oynadı.

Kıbrıs başarısının ardında ne olduğunu unutmak bu ülkeye yapılmış en büyük kötülük oldu.

Sonrası malum… Kıbrıs’ta net bir Türk zaferi elde edildi. Kıbrıs’a musallat olmuş faşizmi kökleyen Yunanistan faşizmi de tarihin çöplüğüne yollandı.

Kıbrıs Yunanistan’a adanın üçte birinde boruyu artık tek öttürmemeye mal oldu ama demokrasi ve özgürlük anlamında çok şey kattı.

Diğer tarafta ise yazık ki işler iyi gitmedi…

Amerikan ambargosu Kıbrıs gerekçe gösterilerek konmuştu ve Amerika’nın şakası yoktu.
Ecevit ambargoya rağmen geri adım atmadı.
Bunun sonucu döviz kıtlığı ve tüketim mallarının karaborsaya düşmesi idi.

CEHAPE zamanından yağ kuyrukları, tüp kuyrukları, sigara kuyrukları vardı.
Peki bir sor bakalım niye vardı..?

1974’de Kıbrıs Türk’ü EOKA çetelerince ezildi diye vardı.
Banyoda bıcı bıcı ile değil kanla yıkanan çocuklar için vardı.
Kıbrıs’ı bir Yunan adası olarak hayal eden Sampson “gerzeği” gerçeği görsün diye vardı.

1970’ler biterken Amerika Kıbrıs’tan daha büyük bir derde, o zamanın Rusya’sı yani SSCB’ne sahipti.
Onları yenmek ve yemek için siyasal İslam’a bunun için de Türkiye’de bir askeri darbeye ihtiyacı vardı.

12 Eylül askeri darbesi Türkiye’de hukuku, demokrasiyi yok ederken, Avrupa Birliği kozu olarak kullanılabilecek Yunanistan’ın NATO’ya geri dönmesi iznini, en ufak bir taviz almadan karşı tarafa altın tepside vermişti.

Türkiye kendisini demokrasiye taşıyacak rota yerine sonradan en büyük acıları bizzat yaşayacak askerlerin elinde, ABD’nin yeşil kuşak/siyasal İslam yörüngesine giriverdi.

Kıbrıs ile başlayan süreç 1990’ların ortasında İstanbul’u 2000’lerin başında Türkiye’yi alan Erdoğancı İslamcılığa kapıyı da açmıştı.

Peki Ecevit Kıbrıs’ın bugün geldiği noktayı görse, bu ülkeyi (ve tabii Kıbrıs’ı) yönetenlere sizce ne derdi? “Aferin, elinize sağlık” mı derdi?

Kıbrıs’ta Halil Falyalı’nın ölümü ile tekrar gözler önüne serilen çarpıklıklar, sizce 1974 Temmuz’unda adaya doğru hareket eden Mehmetçik ve ona yön verenlerin varmak istediği nokta mıydı?

Kıbrıs’ın zıvanadan çıkmaya başladığı yıl 1994 yani Erdoğan’ın Belediye Reisi, Çiller’in ise Başbakan olduğu senedir.

1974’den 1994’e 20 sene Kıbrıs zor da olsa ayakları üstünde durmaya gayret eden, hukuk içinde kalma çabası içinde gelenekleri ile var olan bir yerdi.

Şimdi tekrar parlatılmaya çalışılan ama sadece “kurşunu atan/yiyen şereflidir” sözü ile mafyalığı devlet adamlığı ile eşitlemesiyle iyi bildiğimiz Çiller’in devrinden başlayarak, Kıbrıs bambaşka bir hal aldı.

İsimleri tekrar zikretmeye gerek yok. Hepsi yazılı çizili. Google hazretlerinde arama yapmak için para da alınmıyor.
Kıbrıs’ın legal kumar, yarı legal fuhuş ve illegal bahis cenneti olmasına giden süreç 1994’te başlayarak 2000’ler boyunca adeta tam gaz devam etti.

Kıbrıs’a Türkiye’nin 82.vilayeti muamelesi gösterilerek  bırakın dünyanın diğer ülkeleri Türkiye tarafından bile resmiyeti sorgulanır hale gelen devlet statüsü silikleşti.

Kıbrıs 2 toplumlu ortak bir çözümün AB çıpası olmaması için adeta rehin bırakılıp militer anlayışla AKP Türkiye’sinin payandası oldu.

Güney Kıbrıs uluslar arası enerji koridorunda önemli anlaşmaların kilit rolünü oynayan ve Dünya Kupasına, Olimpiyatlara katılan bir haldeyken, ne oldu da Kuzey Kıbrıs bu hale düştü.

Allah taksiratını affetsin şatafatlı hayatı sosyal medyaya düşen Falyalı otel kapısında bodyguard’lıktan  bu günlere nasıl geldi?

Kıbrıs bilinçsiz dış politika hatalarının yanında, Türkiye’den doldurulan niteliksiz yığınların yarattığı vasat altlığı ile bugünkü pespayeliği bize sunuyor.

Ülkemizin son 20 yılına baka baka kararan bu güzelim ada, artık yüz kızartıyor.
Kara paranın kurşuna karıştığı bu kara kızıllığın, ardından doğacak Akdeniz güneşini bekliyoruz. Türkiye’nin mevcut siyasi iktidardan kurtuluşu, Kıbrıs için de taze başlangıç olacak.