Yerel

Ayazağa’da kimyasal kabus: Devlet neden harekete geçmiyor?

Sarıyer Ayazağa'da Zülfikar Karataş adlı bir vatandaş, evinde zehirli gazlara maruz kaldığını ve yetkililere başvurmasına rağmen sorunun çözülmediğini iddia ediyor. Karataş, kimyasal ölçüm cihazları toksik gazları tespit etse de polis ve AFAD ekiplerinin "temiz" raporu verdiğini söylüyor. Karataş, binada uyuşturucu üretimi yapıldığını ve devlet içindeki bağlantılar sayesinde bu yapının korunduğunu öne sürüyor.

İstanbul Sarıyer Ayazağa Mahallesi’nde yaşayan Zülfikar Karataş’ın iddiaları, sıradan bir komşu şikâyetinden çok daha fazlasını içeriyor. Kaçtığı geçmişin peşini bırakmadığı bir hikâyede, evinde zehirli gazlara maruz kaldığını söyleyen Karataş, CİMER’den savcılığa, AFAD’dan belediyeye kadar çalmadık kapı bırakmadı. Ancak iddiasına göre hem fiziksel olarak zehirlendi, hem de sistematik olarak itibarsızlaştırıldı.

“Rahatlayayım diye taşındım, daha da karanlık bir yapıyla karşılaştım”

Zülfikar Karataş, Kağıthane’de yaşadığı evde üç yıl boyunca pencerelerden gelen gizemli kimyasal kokularla mücadele ettiğini, şikâyetlerinin “psikolojik” denilerek bastırıldığını anlatıyor. Tehlikeden kaçmak için 26 Kasım 2024’te Ayazağa’daki kendi evine taşındı ama maruz kaldığı tehditler burada da devam etti.

“Benimle dalga geçtiler, önceki evde ‘kendi hayalin’ dediler. Yeni evde de aynı şey oldu. Ama bu kez annem ve bakıcım da zehirlendi. Bu artık hayal değil, ölümle burun burunayız.”

Kimyasal maruziyet artınca, deliller toplanmaya başlandı

Karataş’ın ifadesine göre evdeki kokular zamanla tiner, amonyak, sülfürik asit ve karbonmonoksit gibi yakıcı kimyasallara dönüştü. Sol gözünde katarakt gelişti, baş dönmesi ve baygınlıklar yaşandı. Almanya’dan özel bir kimyasal ölçüm cihazı getirterek evde ölçümler yaptı. Sonuçlar, toksik gaz varlığını gösterdi. Durumu savcılığa taşıdı, polis ve AFAD ekiplerine sundu.

“Cihazın ölçtüğü şeyler gerçekti. Annem bayıldı, ben kustum. Ama gelip ‘temiz’ raporu verdiler. O gece üretim sabaha kadar sürdü. Bunu görmemek mümkün değil.”

Polisler geldi, dinlemek yerine sorguladılar

Farklı tarihlerde üç kez polis ekiplerinin eve geldiğini anlatan Karataş, bazı polislerin evdeki bakıcıyı sorguya çektiğini, “kaçak mısınız”, “kimliğiniz nerede”, “siz burada mı kalıyorsunuz” gibi sorular sorduğunu belirtiyor. Oysa çağrılan kendisiydi. Karataş, “beni çağırmaları gerekirken, beni sorgulayanlara dönüştüler” diyerek, sistematik bir bastırma ve yönlendirme çabası olduğunu söylüyor.

İddia: Devlet memuru eliyle korunan organize yapı

Karataş’a göre, bina içindeki bazı şahıslar sadece üretim yapmakla kalmıyor, devlet içinde bağlantılarla korunuyor. Giriş katta oturan bir kişinin kaymakamlıkta görevli olduğunu belirtiyor. Aynı kişi iddiaya göre polis ekiplerinin ziyaretinden önce üretimin durmasını sağlıyor. Karataş, “ben başvuru yaptıkça, bu kişi beni izliyor ve süreci manipüle ediyor” diyor.

“Üretimi yapanlar korkmuyor, çünkü korunuyor. Gözcü çocuklar var. Gündüz müzik açıyorlar, gece nöbet tutuyorlar. Beni deli göstermeye çalıştılar. Ama ben susmadım.”

Narkotik’e delillerle başvurdu, sonuç yine değişmedi

Karataş, yaşadıklarını CD, görsel ve cihaz verileriyle birlikte İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü’ne sundu. Ancak burada da benzer bir tabloyla karşılaştı. Bazı memurlar verileri ciddiye alırken, bazıları “çok spesifik, fazla detaylı, delil sayılmaz” gibi gerekçelerle geçiştirdi.

“Evimde zehir var, annem nefes alamıyor, cihaz alarm veriyor. Buna rağmen delil sayılmıyor. Çünkü o kutuya dokunmak istemiyorlar. Çünkü içinde kim var, biliyorlar.”

Tanıklar kayboldu, sonra ortaya çıktı

Evine defalarca gelen tanıklardan biri olan genç komşu Baran, daha önce kokuyu doğrulamıştı. Ancak Karataş’a göre bu tanıklık sonradan geri çekildi. Yine de cihaz verileriyle ikna olan bina yöneticisi ve eşi, sonradan sessiz kaldı. Karataş, “önce ‘sana inanıyoruz’ dediler, sonra telefon açmaz oldular” diye konuşuyor.

“Bu bina üretim yeri, beni öldürmeye çalışıyorlar”

Karataş’ın anlatımıyla Ayazağa’daki bina artık bir suç yeri değil, aynı zamanda aktif bir üretim tesisi gibi işliyor. Zehirli gazlar her gece sistematik biçimde yayılıyor. Kurumlar ya “temiz raporu” veriyor ya da konuyu başka kurumlara yönlendiriyor. Ancak zehirleme girişimi hâlâ sürüyor. Karataş:

“Bu binada sabaha kadar üretim var. Kapıcı dairesi de dahil. Cihazlar, veriler, tanıklar var. Bu suç ama kimse görmüyor. Çünkü korkuyorlar ya da karışmak istemiyorlar.”

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }