AKP Meclis Grubu başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, TBMM’de muhalefete “Zillet İttifakı” diye hakaret ediyor. Eksikliklerini ve hatalarını muhalefete hakaret ederek kapatan İçişleri Bakanı Soylu’nun ağzında bu zillet bir sakız zaten…

Peki 19 yıllık tek parti iktidarını yürüten AKP ne yapmış?

Meclis çoğunluklarına dayanarak anayasayı bile çiğnemişler. Çıkardıkları yasalarla ülkeyi faiz lobisinin tutsağı haline getirmişler. Yerli ve milli yalanı altında Londra merkezli Haçlı sömürgecilere tam 450 milyar dolar faiz ödemişler. Milli gelir gerilemiş, ülkenin borcu üç katından fazla artmış. İçeriden toplanan vergilerin sadece yüzde 15’i ile yatırım yapmış, yüzde 85’i saçıp savurmuşlar.

Bir zamanlar parmağındaki yüzüğünden başka serveti olmayan Tayyip Erdoğan, haberlere göre dünyanın en zengin siyasetçileri arasına girmiş. ABD Temsilciler Meclisi, onun bu mal varlığı üstünden tehdit bile etmiş.

“Paramız var dışarıdan alırız!” diyen sivri akıllı tarım bakanları yüzünden ülkedeki tarım çökertilmiş; yiyecek fiyatları almış başını gitmiş. Beslenmemiz, bir milli güvenlik sorunu haline getirilmiş…

“Çin daha ucuza veriyor!” diyen Erdoğan’ın süper zekâlı ticaret ve sanayi bakanları yerli imalatı baltalamış; eski sanayiciler fabrika kurmayı bırakıp Çin’den, Almanya’dan mal getiren tüccarlara dönmüşler.

Erdoğan ve çevresini saran müteahhitler ile ithalatçı tüccarlar zenginleşirken halk tabakaları yoksullaşmış.

Bütün bu geri gidişleri de Erdoğan ve ekibi, 18 sene parlak başarı diye göstermeyi becermiş.

TEHDİTLE İKTİDAR OLMAK

Hem dünyanın en yüksek faizini vererek ülkeyi yabancı para babalarına soyduracaksın hem de faize karşıymış gibi konuşacaksın.

Hem İslam dininin adalet ve paylaşım ilkelerini çiğneyecek hem de her Cuma cami kapılarında tam Müslüman havalarında propaganda yapacaksın, kutsal mabetleri, Hz. Muhammet’in dedikodu yuvası diye yıktırdığı Mescid-i Dırar konumuna düşüreceksin.

TBMM’yi devre dışı bırakıp zamane padişahlığı denilecek bir rejim kuracaksın. Anayasa’nın temel ilkelerini çiğneyeceksin. Yargıyı avucuna alıp oradan istediğin kararları çıkarttıracaksın. On binlerce vatandaşınla mahkemelik olacaksın. Onları mahkum ettirip bir de tazminat alacaksın…

Siyasi muhalefeti ezmek için her yolu deneyeceksin. Onları “Başınıza daha neler gelecek, neler!” diye tehdit edeceksin.

TEKNOLOJİDE NAL TOPLAMAK

Dünya ile teknolojide yarışıyoruz havası vereceksin ama yüksek teknolojik mal ihracatın yüzde 4 bile olmayacak.

Bu yüzden gençleri TeknoFest adı altında çayırlarda toplayıp havai fişekler patlattıracak, topluma da “Ay’a gidiyoruz!” yalanı atacaksın.

Yerli ve milli otomobil yapıyoruz diye diye on yıl halkı kandıracaksın. İHA-SİHA diye övünüp bunların motorunu ve görüş merceğini bile yapacak durumda olmayacaksın ama milli uçak üretmekten dem vuracaksın.

10 yıl önce, kişi başı milli geliri 2023’te 25 bin dolar yapacağız diye nutuk atacaksın ama 10 yıl sonra milli gelir o günkü seviyenin bile altına inecek…

Sıkıştığın zaman, “Karadeniz’de muazzam gaz bulduk!” diye yalan gündem yaratacaksın. Ama gaza ve petrole, elektriğe durmadan zam yaparak milleti inim inim inleteceksin.

Bütün komşularınla kavgaya gireceksin. Dün Türkiye karşısında tir tir titreyen Yunanistan bugün sana posta koyacak; gelip adalarını işgal edecek; onlara bile dur diyemeyeceksin.

Sonra da yerli ve milli nutukları ile dünyadan habersiz sandığın vatandaşı kandırmaya uğraşacaksın.

Yalan söyle, yalan söyle… Yalanın cafcaflı olsun. İnsanlar durumlarının çok iyi olacağını sansınlar. Rakamlar ver… Bu rakamlar hep iyi olsunlar. Örneğin, PKK’yı bitiriyoruz, sadece 190 PKK’lıı kaldı de ama her gün şehit haberleri gelsin… Kandil’e girmemize 18 kilometre kaldı, de… İnsanlar heyecanlanıp sana oy versinler…

HERKES TERÖRİST

IŞİD’le mücadele ediyoruz diye dünyayı kandırmaya uğraş ama IŞİD liderinin akrabalarının ve öbür üst düzey IŞİD’lilerinin Türkiye’de cirit attıkları ortaya çıksın.

Bu teröristleri masum Suriyeliler olarak göster ama bu ülkenin öğrencilerini, muhalefetin tümünü, namuslu akademisyenlerini, gerçekleri yazan gazetecilerini, hatta patates-soğan tüccarlarını bile terörist ilan et…

Anlayacağınız Erdoğan ve işbirlikçilerinden başka herkes terörist…

Yalan denizindeki yalanlar öyle çoğaldı ki artık AKP’liler o denizde boğuluyorlar… Çünkü herkes gibi AKP’ye oy verenlerin de büyük kısmı yoksullaşıyor. Yoksulluk da onları uykularından uyandırıyor.

Üstelik öyle bir yozlaşma ki sormayın gitsin…

Milletin üniversite bitirmiş çocukları asgari ücretle iş bulamazken AKP’lilere her biri on binlerce liralık ikişer, üçer, beşer maaş veriliyor.

MAFYATİK BÜROKRASİ

Mafya ile iç içe geçmiş bir örgütlenme ülkeyi iliklerine kadar sömürüyor.

Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak döneminde hazinenin tam 128 milyar doları, güya doları ucuzlatmak bahanesiyle birilerine satılıyor ama dolar ucuzlamak yerine daha da yükseliyor.

Devlet bankaları, Erdoğan destekçisi medyaya reklam adı altında milyonlarca lira akıtacak ama tarafsız medyaya bir kuruş vermeyecek.

İktidar, “Yolu, köprüyü kaça yaptırdın?” diye sorulunca, “Bu ticari sırdır!” diyerek işi gizleyecek.

Geldiğimiz noktaya bakar mısınız?

Mafya babaları, Erdoğan’a destek olmak için mektuplar yazıyor.

Öyle bir kirlenme ki uluslararası uyuşturucu ticareti ile bağlantılı olarak AKP’nin 2 numaralı ismi Binali Yıldırım’ın oğlunun adı bile geçiyor. İşin içinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun olduğu iddiaları uçuşuyor. AKP milletvekillerinden ikisinin ismi öldürülen iki kadınla ilgili olarak anılıyor ama yargı kılını kıpırdatmıyor.

Çürüme son haddine varmış durumda…

Erdoğan gidecek… Çünkü onun artık Türkiye’ye vereceği hiçbir şeyinin kalmadığını aklı başındaki AKP’liler bile görüyor.

Erdoğan gidecek gitmesine de… Geride öyle bir yıkıntı bırakıyor ki bunun hesabının mutlaka sorulacağını biliyor. İşte millete hesap vermemek için de kendince tehlikeli projeler geliştiriyor.

Unutulmasın ki hiçbir antidemokratik rejim ebedi olmamıştır. Erdoğan’ın en büyük düşmanları aslında onu antidemokratik yöntemler kullanmaya özendirenlerdir. Bu çağda Türkiye gibi demokratik geleneği bulunan ülkelerde otokratların başta kalmaları mümkün değildir.

Artık, çevresindeki çıkarcılardan başka seveni kalmayan Erdoğan’ın tek kurtuluşu demokratik seçime ve bunun sonuçlarına razı olmaktan geçiyor.