Lübnan, 17 yıldır rafa kaldırdığı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) dosyasını yeniden açarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmasına imza attı. KKTC’nin haklarını yok sayan bu adım, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de sınırlandırmaya yönelik planın kritik bir aşaması olarak görülüyor.
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, GKRY Lideri Nikos Hristodulidis ve Lübnan Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Fayiz Rasamini, Beyrut’taki Baabda Sarayı’nda düzenlenen törenle anlaşmayı imzaladı.
Basın toplantısında konuşan Hristodulidis, anlaşmayı “stratejik öneme sahip bir dönüm noktası” olarak niteledi. Doğu Akdeniz’de enerji işbirliği potansiyelinin güçlendiğini savunan GKRY lideri, Lübnan ile elektrik bağlantısı fizibilite çalışması için Dünya Bankası’na başvuracaklarını açıkladı.
Lübnan Cumhurbaşkanı Avn ise sınırların belirlenmesinin keşif şirketlerinin çalışmalarını kolaylaştıracağını, enerji, iletişim, turizm ve savunma gibi alanlarda yeni anlaşmaların önünü açacağını söyledi. Anlaşmanın “hiçbir komşuyu hedef almadığını” öne süren Avn, konuşmasını “Yaşasın Kıbrıs, yaşasın Lübnan!” sözleriyle tamamladı.
Washington'ın planı işlemeye başladı
Son bir yılda Lübnan’daki siyasi denge hızlı biçimde değişti. ABD–İsrail hattı Hizbullah’ın zayıflatılması için yoğun baskı kurarken, Lübnan yönetimi Batı’ya daha bağımlı bir pozisyona çekildi. Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi olan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, ekim ayında yayımladığı analizde şu değerlendirmeyi yapmıştı:
“Bölgedeki planın eksik parçaları Suriye ve Lübnan.”
2007’de imzalanan ancak Hizbullah’ın devlet üzerindeki etkisi nedeniyle parlamentodan geçmeyen GKRY–Lübnan anlaşması, bugün çok farklı bir tabloyla karşı karşıya. Batı’nın baskıları şu başlıklarla sonuç verdi:
-
ABD, Hizbullah’ı açık biçimde “silahsızlandırılması gereken hedef” ilan etti.
-
İsrail kuzey sınırında sürekli askeri baskı kuruyor.
-
Batı ülkeleri ekonomik teşvikleri Hizbullah’tan uzaklaşma şartına bağlıyor.
-
AB, enerji krizine GKRY üzerinden çözüm dayatıyor.
-
Washington, Lübnan’ı Rum–İsrail enerji mimarisine bağlayan planı devreye soktu.
Bu hamleyle Lübnan, enerji ve güvenlik ekseninde Batı’ya entegre edilirken, Suriye sınırına doğru uzanan yeni bir hat oluşturuldu.
KKTC’nin hakları hedefte
GKRY’nin MEB anlaşmaları, KKTC’yi denklemin tamamen dışında bırakmayı amaçlıyor. Ada’daki tüm doğal kaynaklar üzerinde tek taraflı hak iddiası oluşturan Lefkoşa yönetimi, uluslararası anlaşmalarla bu iddiaları meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu adım, Kıbrıs Türk halkının deniz yetki alanlarını gasbetmeye dönük açık bir siyasi hamle olarak değerlendiriliyor.
GKRY; AB üyeliği, ABD–Fransa–İsrail desteği ve askeri yatırımları pazarlık gücü hâline getirmiş durumda. KKTC ise uluslararası hukuk alanında sistematik şekilde yok sayılıyor.
Türkiye Doğu Akdeniz’de kuşatılıyor
ABD–İsrail–Rum–Yunan hattının oluşturduğu enerji ve güvenlik şeridi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki alanını giderek daraltıyor. Bu hat:
-
Türkiye’nin açık deniz bağlantısını sınırlıyor,
-
KKTC’nin siyasi varlığını zayıflatmayı hedefliyor,
-
Doğal gaz projelerinde Türkiye’yi devre dışı bırakmayı planlıyor.
“3+1 Mekanizması (ABD, İsrail, Yunanistan, GKRY)” yılda en az iki kez toplanarak bölgede koordinasyon sağlıyor. GKRY ise 3,5 milyar doları aşan savunma bütçesiyle NATO dışı bir Batı üssüne dönüştürülüyor.
Sıradaki hedef: Suriye kıyıları
Washington’ın bölge planındaki bir sonraki aşama Suriye kıyılarını şekillendirmek. Planın başlıkları net:
-
Suriye–İsrail sınırında yeni bir mutabakat,
-
Şam’ın Batı denetiminde yeniden inşası,
-
Enerji hatlarının Batı kontrolüne alınması.
26 Ekim’de Aydınlık’a konuşan Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, şu kritik uyarıyı yapmıştı:
“Lübnan ile masada olamadığımız her gün, Mavi Vatan’da egemenlikten feragat ettiğimiz gündür. Bugün Lübnan, yarın Suriye. Türkiye'nin etkisinin zayıf olduğu her dosya Rum–Yunan hattına geçiyor.”
Yaycı’ya göre KKTC, yeni bir izolasyon sürecine doğru sürükleniyor.