Hüseyin İslam tarihinin en acıklı olayı Kerbela’nın şehididir. Onun bütün suçu Hz. Muhammed’in torunu olmaktı. Tam anlamıyla bir kurbandır Hüseyin…

Peygambere iman ettiğini söyledikleri halde içten içe ondan nefret eden bir kısım sözde Müslümanlar kinlerini ve öfkelerini Hüseyin’in üzerine kustular.

Kişi hem Müslüman olup hem de İslam’ın peygamberinden nefret eder mi?

Eder elbette… Nitekim ettiler.

Müslüman olmak başka mümin olmak başka… Mümin olsalardı nefret etmezlerdi.

Müslüman sözcüğünün pek çok anlamı vardır ama biri de “teslim olan” demektir.

Teslim olmak da türlü türlüdür. Neye ve nasıl teslim olduğun önemlidir.

İçtenlikle teslim olmak bir de başka bir çaren kalmadığı için teslim olmak. Kimi Müslümanlar içtenlikle teslim oldu. Hakk’a ve gerçeğe…

Kimileri de İslam’a karşı savaşı kaybettikleri başka bir deyişle çaresiz kaldıkları için teslim oldu. Kime teslim oldular peki?

Muhammed’e ve Muhammedî harekete…

İşte Hz. Muhammed’den nefret edenler bunlardı. Hz. Muhammed bu gerçeği bildiği için onlara “tuleka” dedi. Tuleka, talik sözünün çoğuludur. Anlamı, serbest bırakılan, affedilen demektir. Bir başka söyleyişle; Hz. Muhammed’in, gözüm seni görmesin, diyerek kendisinden uzaklaştırdığı kişi demektir talik. Bu söz sonradan bir kınama sözü haline geldi. Haşimiler, Emevilere talik ve tuleka dediler. Hz. Ali’nin, Muaviye’ye gönderdiği haberde onu; “ey talik oğlu talik” diye nitelediği aktarılıyor kaynaklarda.

İşte bu tuleka/talikler, İslam’a girdikten sonra içten içe nefretini sürdürdü. Hatta Huneyn savaşı sırasında müşriklerin savaşı kazanacak gibi olmalarından ötürü sevinç gösterisi bile yaptılar ama hevesleri kursaklarında kaldı.

Tuleka Hz. Muhammed’e olan öfkesini ve nefretini hiç söndürmedi. Öç duygusuyla hareket ettiler. Öçlerini Kerbela’da aldılar.

Bundandır ki Yezit’in; Bedir’deki atalarım bugünü görseler benimle gurur duyarlardı, dediği aktarılır.

Kerbela’da peygamber ailesinden yaklaşık 73 kişi katledildi.

Kerbela şehitlerinin önderi İmam Hüseyin’dir elbette ama kimdir Hüseyin? Nerede doğdu, nasıl yetişti, neler yaptı ve Kerbela’ya giden yolda neler yaşadı?

Biraz daha ayrıntılı bakalım…

Hüseyin 10 Ocak 626’da Medine’de doğdu. O peygamber kızı Fatıma’nın oğludur. Babası Hz. Ali’dir. Hüseyin’e adını dedesi Hz. Muhammed verdi. Hüseyin’in anlamı “güzelcik” demektir. Ağabeyi Hasan’ın adının anlamı ise “güzel”dir.

Hz. Muhammed’in Hasan ve Hüseyin’i çok sevdiği aktarılır. Bu sevginin bir yansıması olarak hadis derlemelerinde haklarında pek çok hadis yer almaktadır. Özellikle Hüseyin için söylenen; “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim, Onu seveni Allah da sever,” biçimindeki hadis çok ünlüdür.

Çocukluğu döneminde dedesinin Hüseyin’le oyunlar oynadığı, onu çokça öpüp kokladığı pek çok kaynakta defalarca yer bulur. Hiç erkek çocuğu yaşamayan Hz. Muhammed’in iki erkek torununa gösterdiği sevgi erkek evlat özleminin bir yansıması olarak da değerlendirilmektedir.

Hz. Muhammed torunlarını sırtına bindirip gezdirmiştir. Kaynakların belirttiğine göre bir gün şöye demiştir:

“Bineğiniz ne güzel binek, siz ne güzel binicisiniz.”

Hz. Muhammed bir başka sözünde de şöyle diyor:

“Hüseyin, cennet gençlerinin efendisidir.”

Elbette bu sözler Tanrı elçisinin torun sevgisini yansıtan sözler. Hüseyin’e duyduğu sevgiyi hasisleriyle dile getiren Hz. Muhammed kendisine duyulan öfkenin hıncının Hüseyin’den çıkarılacağını biliyor olabilir miydi?

Kimi kaynaklarda bu konuya ilişkin bir takım anlatılar varsa da bunların Kerbela katliamından sonra üretildiğini sanıyoruz. Zira İslam inancına göre geleceği ve gaybı yalnızca Allah bilebilir. Kullar ise geleceğe ilişkin yalnızca bir öngörüde bulunabilirler.

Hüseyin’in tıpkı Hasan gibi görünüş olarak dedesine çok benzediği belirtiliyor. Hal ve tavır olarak da dedesini andırdığı aktarılan Hüseyin’e Hüseyin adının verilmiş olması da gösteriyor ki kendisine karşı Hz. Muhammed’in olağanüstü bir sevgisi ve şefkati vardı.

Hüseyin ehlibeytin beşinci üyesiydi. Ünlü aba olayında Hüseyin’in de abanın atında toplananlardan olduğu herkesçe bilinen bir bilgidir. Bir de lanetleşme olayı var. Orada Hüseyin’in Hz. Muhammed’le birlikte aile çatısı atında yer aldığı görülüyor.

Hıristiyan bir toplulukla Hz. Muhammed arasındaki bir tartışmada mesele Mübahale /Lanetleşme aşamasına geldiğinde Hz. Muhammed’in, o sırada 6 yaşında olan Hüseyin’i de yanına aldığını biliyoruz. Bu olay İmran Ailesi Bölümü, 10. Sözde konu edilmektedir:

“Sana gelen bunca bilgiden sonra yine de bu hususta seninle çekişip tartışmalara gireceklerse de ki; gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın lanetini yalan söylemekte olanların üzerine kılalım.”

Bu Kur’an sözünde Hz. Hüseyin, ağabeyi Hz. Hasan gibi “oğullarımız” ifadesinde yer alanlardandır.

Görüleceği üzere Hüseyin Hz. Muhammed için işte bu denli önemli ve değerlidir.

Tuleka’nın ona saldırması boşuna değildir. 

Hüseyin, Kerbela’ya varıncaya değin gençliği ve orta yaşlılığı döneminde ağabeyi Hz. Hasan ve babası Hz. Ali ile birlikte pek çok siyasi olayda ve çeşitli savaşlarda yer aldı. Ancak babası ve ağabeyinin önüne geçmedi. Onların kararlarına saygılı oldu. Babası ve ağabeyi öldükten sonra Hz. Hüseyin’in doğal olarak öne çıktığı görülmektedir. Ağabeyinin Muaviye ile yapmak zorunda kaldığı anlaşma içine sinmese de bu konuda bir muhalefet ortaya koymadı. Ancak ağabeyinin ölümünden / öldürülmesinden sonra farklı bir tutumla Emevi zulmüne karşı direnişi yükselttiği görülmektedir.

Muaviye’nin Yezit’i veliaht ilan etmesine tepki gösteren Hüseyin, bunun bir zulüm olduğunu dile getirmiştir. Yezit’e biatının asla söz konusu olmayacağını da açıklamıştır.

Nitekim Muaviye ölümünün ardından Yezit’in halife ilan edilmesini reddederek önce Mekke’ye geçmiş ardından Kufelilerin çağrısı üzerine Kufe’ye gitmek için ailesi ve taraftarlarıyla birlikte yola çıkmıştır. Önden Akil oğlu Müslim’i göndermiş ve Kufelilerin biatını almıştır. Ancak Yezit yanlıları tarafından Müslim ve çocukları katledilmiştir.  Hüseyin’in önü Kerbela kesilmiş ve kafile kuşatılmıştır.

Açık ve susuzluğun eşlik ettiği on günlük bir kuşatmanın ardından Yezit’e biatı reddeden Hüseyin’in önce yakınları katledilmiş ardından 10 Ekim 680 tarihinde ikindi vakti Hüseyin hunharca şehit edilmiştir. Hüseyin’in başını kesen Şimr adlı katil bu esnada “Allahu Ekber / Allah En Büyüktür” diye bağırmıştır. Yani Hüseyin’i Allah adına öldürdüğünü haykırmıştır.

Hüseyin’in bedeninden koparılan başı Şam’a, Yezit’in sarayına götürülmüş ve Yezit Hüseyin’in başına bakıp; “Keşke Bedir’deki atalarım bugünü görseydi, benimle gurur duyarlardı,” demiştir. Bunu tekraren yazdık zira meselenin en derininde yatan duygu bu sözde aşikar oluyor.

Gerçek şu ki, Hüseyin’i Muhammed’den öç almak için katlettiler.

Muhammed’e duydukları nefreti kendilerine kılavuz yaptılar.

Onun katli Tuleka Emevilerin mümin Haşimilere olan öfkesinin bir dışa vurumudur.

Tuleka, şirk dönemindeki Allah inancının tevhid çağındaki Allah inancına yeniden egemen olması için Hz. Muhammed’in emaneti İmam Hüseyin’i deyim yerindeyse ibret olması için katletmiştir.

O, peygamber torunuydu.

O, tevhid ehli bir mümindi.

O, ehlibeytin beşincisiydi.

O, On İki İmamların üçüncüsüydü.

O, İslam’ın ve insanlığın şehididir.

Selam olsun ona ve bütün Kerbela şehitlerine…