2014’te A Haber'de yayınlanan Gece Ajansı programlarından birinde başlayan sonra çirkin iftira kampanyasına dönüşen Meral Akşener'e yönelik suçlamalarda her gün yeni bir gelişme yaşanıyor…[1]

Peki nedir kadın siyasiye bu yapılan?

Türkiye’de siyasilerin saldırgan, yıkıcı, ezici, küfürbaz, rencide eden, kadın erkek ayrımı yapmadan küçük düşüren, alışıldık siyaset söylemi mi yalnızca … yoksa?

Yoksa aldığı yüksek görevlerle, yaptığı ağır ve nitelikli işlerle, ilkeli duruşuyla, güçlü bir parti başkanı konumunu koruyan tek kadın siyasiye, erkek parti başkanlarınca uygulanan taciz mi?

Akşener’e Mobbing uygulanmıyor da ne yapılıyor?

Bir Akşener sempatizanı olarak değil bir kadın olarak Mobbing’e karşı radikal duruşumu belirtmek istiyorum.

Aşağıda sıralayacağım eylemlere girişmemiş, bulaşmamış erkek siyasileri elbette tenzih ederek yazıyorum.

Mobbing nedir diyorsanız…

Asılsız iftira atmak, meslek sahibi ve çalışan kadına kendini göstermesini, ifade etmesini engellemek, hakkında kasıtlı, asılsız söylentiler çıkarmak, onu karalamak, ona hoş olmayan imalarda bulunmak, onu hafife almak, toplum önünde küçük düşürmek, sürekli eleştirmek ve yüksek sesle azarlamak, sözünü kesmek, küfretmek, yok saymak, onu zihinsel, ruhsal, fiziksel ve bedensel olarak etkileyecek şekillerde davranmak MOBBİNG’dir.

Meral Akşener’e bunlar yapılmış, yapılmakta.

10 Mart 2021’de TBMM'de düzenlenen İYİ Parti Grup Toplantısı'nda konuşurken kendine verdiği "Ölsem de öldürülsem de tehdit edilsem de tek kişi kalsam da bu mücadeleden dönersem namussuzum şerefsizim namerdim. Bu da bir Türk kadınının bir Müslüman Türk kadının sözüdür, yeminidir. Allahım sana hamdolsun!"[2] sözlerinde Akşener’e uygulanan Mobbing’in şiddeti görülmüyor da ne görülüyor?

Akşener bu yemini, gazetecilerin takip ettiği 24 aylık esnaf gezisi sırasında pazar meydanlarında, mesela Manisa’da Turgutlu’da veya Şehzadeler’de ya da Akhisar’da, dile getirmedi. O ziyaretlerde dükkânların içinde bir kez olsun iktidarı yermedi, kendi partisini övmedi, yalnızca esnafın derdini konuştu.

Akşener bu yemini, gazetecilerin etrafını sardığı, 1 Ağustos 2020 günü eşi Tuncer Akşener, oğlu Fatih Akşener ve yeğeni Banu Gürer ile birlikte ziyaret ettiği ve namaz kıldığı Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde de dile getirmedi.

Akşener bu yemini, "Bu mücadeleden dönersem namussuzum şerefsizim namerdim" yeminini, 1995 Türkiye genel seçimlerinde DYP Kocaeli milletvekili olarak ilk kez girdiği TBMM çatısı altında,10 Mart 2021 tarihinde etti.

Dikkatinizi çekerim!

Akşener’e yapılan Mobbing su götürmez bir gerçektir

Her ne kadar 27. Dönem TBMM için yapılan milletvekili genel seçiminde - 100 bin imza toplamış ve Cumhurbaşkanı adayı olmuş olduğu için - seçim sistemi değiştiğinden milletvekili adayı olamamış olsa da; İYİ Parti Genel Başkanı olarak Akşener kendisine atılan asılsız iftiraların hesabını soracağına, TBMM çatısı altında, namusu ve şerefi üzerine yemin etti.

Akşener’in TBMM’de Türkiye halkına yeminle verdiği söz, bir anlamda millet vekili olarak 1995’te " Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini" koruyacağına; "Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı" kalacağına; "Toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakatten" ayrılmayacağına; "Büyük Türk milleti önünde" namusu ve şerefi üzerine yeminle verdiği sözlere, tüm doğallığıyla eklenmiş sözlerdir.

TBMM çatısı altında Akşener, Devlet Bahçeli'nin 2016’da kendisini hedef alan, onu ruhsal, fiziksel, bedensel olarak şoke eden sözlerini ifşa etti.

Çok sert konuştu ve Bahçeli'nin Konya’dan çağırdığı, aralarında gençlerin de bulunduğu, üst kurul delegelerinin önünde, kendisine Fosforlu Cevriye diyerek fahişeyi kastettiğini ve bunu bir yıl boyunca her yerde kahkahalarla sürdürdüğünü söyledi. Hatta sonrasında bile oğlunun nikâh şahidi Bahçeli’nin 9 aylık torunu için "nesebi gayrı sahih" dediğini, yani çocuğun ana-babası ile arasındaki hukukî nispeti yok saydığını, böylece sistemi başlatarak yürürlüğe koyduğunu belirtti.

Aralık 2016’da devam eden sistemde; "Havuz medyasında yer alan A Haber’de MHP eski İstanbul milletvekili Meral Akşener’in kasetinin bulunduğunu öne süren Latif Erdoğan ve Cemil Barlas, haklarında açılan davadan beraat etti. […] Mahkeme, Erdoğan ve Barlas’ın suç işleme kastı yeterince tespit edilemediği gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlarına karar verdi. "

Dönelim 10 Mart 2021’e.

TBMM'de düzenlenen İYİ Parti Grup Toplantısı'nda konuşurken Akşener; Haziran 2016’daki parti kongresinde, bugünün Meclis Başkan Vekili olan İstanbul millet vekili Celal Adan’ın, kendisine ve çevresinde oturanlara dönerek, Bahçeli’nin "nesebi gayrı sahih" sözlerini yineleyerek, "sizin analarınız belli babalarınız belli değil" demiş olduğunu açıkladı. Bunun üzerine Metin Ergun’un Celal Adan’ı mehkemeye verdiğini ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’la el şıkışmış olan hakimlerin Adan’a beraat verdiklerini belirtti.

Son dönemlerde de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iktidarı sırasında damadının kanalında, kocasını aldattığının söylendiğini, torununa … dendiğini, kendisinin ve tüm arkadaşlarının "nesebi gayrı sahih" olarak gösterildiğini ve "en son şehitlerin olduğu gün", AKP’nin "bütün teşkilat mensuplarının" resmi olarak katıldığı gün, kendisine "Fosforlu Meral" dendiğini ve AKP’nin başı örtülü kadın trollerinin buna destek verdiğinin altını çizdi.

Erdoğan’ı bütün kadınlara ve Allah’a şikâyet ettiğini belirterek konuşmasını sürdüren Akşener, Türkiye Cumhuriyeti’nin de altına imza attığı İstanbul Sözleşmesinin paçavra edilişini Erdoğan’ın görmezden geldiğini ve mücadele etmediğini söyledi.

Akşener kendisine yapılanın "aynı zamanda kadını siyasetten söküp atmak harekâtı" olduğunu bir başka konuşmada dile getirdi: " Kadının bedeni üzerinden yapılan bir saldırıya ilk tepki veren kişiyim ben. Daha çok kadının siyasete girmesi için gayret edeceğim."[3] dedi.

"Kadınlara benim borcum var" diyen, siyaset meydanında erkeklerle boy ölçüşen ve kalan tek kadın siyasimiz Akşener verdiği sözü yerine getirecek, borcunu ödeyecektir.

Buna inanıyorum.

Sonuç: Seçimlerde kararı kadınlar verecek

Neyse ki Akşener’i kaçırtmak isteyen ataerkil siyasiler arka planda Mobbing’lerini sürdürürken kimi medya ona yapılanları kadınların gözleri önüne seriyor.

Her şey bir yana bir kadının gözlerimizin önünde bu kısır döngüden çıkmak için insan üstü çaba gösterdiğine tanık olmaktayız.

Bu yapılanlar taciz değildir de nedir?

Akşener küçük düşürülmüyor, görevini yerine getirmesi zorlaştırılmıyor da ne yapılıyor?

Mobbing taraftarı siyasiler bu toprakların kurtuluş savaşı vermiş kadınlarını sindirmek, susturmak isteyebilirler ancak bu ülkenin kadınları daha fazla susmayacak, gerekeni yapacaktır.

Türkiye’de çoğunluğu kadınlar oluşturuyor.

Kadınların kaderini Mobbing yaşamış hâlâ yaşamakta olan kadın siyasi değiştirebilir.

2011-2016 yılları arasındaki istatistiklere göre Türkiye’de kadınların %43’ü erkeklerin %57’si Mobbing yaşıyor.

Öyle sanıyorum ki yıllardır Mobbing uygulanan kadın siyasi Akşener’i en iyi anlayanlar Mobbing yaşamış ve yaşamakta olan kadınlar olacak.

Onun şahsında, onun hikâyesinde, birleşebilseler, toplam güçleri muhalefetinkini katlayarak geçer.

Mobbing’e uğramış onurlu, namuslu, dürüst kadınların, şefkatli annelerin seçeceği kendileri gibi Akşener ülkeyi bugüne kadar gelenlerin hepsinden iyi yönetecektir.

Türkiye’de Mobbing davranışlarına karşı Anayasada ilişkilendirilmiş maddelere[4] gelince…

"Türkiye’de Mobbing’e uğrayanların oranı yüzde 81 ile özel sektör çalışanları, yüzde 19 oranında da kamu sektörü çalışanları."[5]

Dünyada Mobbing’in olmadığı ülke yok ve "ayrımcılık" veya "taciz" başlıkları altında devletlerin konuya bakış açılarına göre şekillenen yasalar var.

"Ülkemizde “iş yerlerinde mobbing” ifadesi mevzuata ilk olarak Türk Borçlar Kanunu ile girmiştir ve bu düzenleme ile mobbinge maruz kalan çalışanların güvence altına alınması için önemli bir adım atılmıştır. Her ne kadar daha önce mobbinge maruz bırakılan çalışanı koruyan bir düzenleme yapılmış olmasa da Anayasa İş Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu incelendiğinde, mobbinge maruz kalan çalışanların lehine bazı hükümleri içerdiği görülmektedir."[6]

"Türkiye’de mobbing davranışlarına karşı çalışanları korumak için Anayasamızda ilişkilendirilmiş maddeler: 12, 17, 24, 25, 49, 50.

Mobbing’e karşı kişisel farkındalıkların artması ve bununla beraber kişisel mücadele yollarının öğrenilmesinin dışında işyerlerinin de mobbing’in önüne geçmek için caydırıcı önlemler alması gerekmekte.

İşyerlerinde yöneticiler tarafından mobbing görmezden gelinmemeli.

Mobbingin normal bir süreç olduğu düşünülmemeli.

İşyerlerinde mobbing ile ilgili caydırıcı ve önleyici yaptırımların olması mücadelenin ilk adımlarından birisini oluşturmakta.

Günümüz çalışma ortamlarında yoğun stres ve bununla beraber rekabet altında çalışmakta olan kişilerin mobbing’e maruz kalmama ihtimalleri oldukça düşük olmakla beraber, mobbing’in kişiler üzerindeki olumsuz sonuçlarını en aza indirebilmek için gerekli önlemlerin hem bireysel hem de işyeri ortamı olarak alınması çok önemli."


[1] https://www.youtube.com/watch?v=vyGA5wszdoU

[2] https://www.youtube.com/watch?v=v4CvRCMwiSA

[3] https://m.bianet.org/bianet/siyaset/164569-ka-der-aksener-e-yapilan-kadina-yonelik-siddettir

[4] Bkz. Emre Doğrubakır, Mobbing Araştırma ve İstatistikleri, 1 Eylül 2021: https://kolayik.com/blog/mobbing-arastirma-ve-istatistikleri/

[5] A.g.y.

[6] Bkz. Yusuf Göymen, Dr. Öğr. Üyesi Mesut Şöhret, "Mobbing Olgusu: Türk Hukuk Sistemi ve Dünyadaki Yeri", Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt/Vol.:3, Sayı/Is.:2, Yıl:2020; https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1219680