Anayasanın 119. Maddesinde “Tabiî afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hâl ilân edebilir” deniyor.

TL’nin dolar karşısında artan değer kaybının ülkeyi büyük bir ekonomik bunalıma sürükleyeceğini tahmin etmek içinde kahin olmaya gerek yok sanırım.

Artan asgari ücretin daha ilk günden gelen peşi sıra zamlar karşısında çok hızlı bir şekilde eriyeceğini göz önünde bulundurup, bir de salgın hastalığın getirdiği korku ve sıkıntıları da eklediğimizde ülkeyi büyük bir ekonomik kaosun beklediği aşikâr.

Öte yandan birçok araştırma şirketinin yaptığı anketlerde de Cumhur İttifakı’nın hemen her gün eriyerek büyük kan kaybettiğinin gözlenmesinin yanı sıra Ankara kulislerinde son zamanlarda sıkça tartışılan 2022’in ilk aylarından AKP’den bazı milletvekillerinin istifa edeceği söylentileri başta AKP’li Cumhurbaşkanı ve kurmaylarının uykularını kaçırmışa benziyor.

Ekonomik bunalımın artarak büyümesi karşısında, ülkenin önündeki tıkanıklığı aşmak için muhalefetin erken seçim çağrısı ve baskısı altında panikleyen AKP iktidarının daha da agresif davranışlarda bulunup halkı tedirgin ve tahrik edici çıkışlar sergileyerek sağlıklı düşünemeyeceği bir duruma ve belirsizliğe doğru ülkeyi götüreceği de kaçınılmaz gibi gözüküyor.

Doların yükselişi karşısında geniş halk kitlelerinin daha da yoksullaştığı ülkede insanların gelir düzeyinin açlık sınırının altına hızla itildiği, bir taraftan da doların tırmanışıyla bir avuç sermayedar ve yandaşın lüks içerisinde yaşayarak servetlerine servet katmalarının yanı sıra görsel ve yazılı medya organlarına yansıyan yürekleri sızlatan ucuz halk ekmek kuyruklarındaki çaresizlik fotoğrafları yansırken, diğer tarafta da lüks araç bayilerinde milyon dolarlık araç kuyruklarındaki yaşanan mutlu görüntülerin büyük bir absürtlük oluşturduğu memlekette, yurttaşların haliyle sinir sistemlerinin bozulacağı ve olası bir toplumsal kaosa sürükleneceği (ne kadar istemesek de) kaçınılmaz görünüyor.

Yaşanan tablo karşısında AKP’nin mutlak yenilgisi aşikâr…

Hal böyle olunca ekonomik bunalımın ve salgın hastalıkların çığ gibi büyüyerek artmasının ardından iki seçenekle karşı karşıya geldiğimizi de düşünürsek, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ikinci bir sivil darbe için meşru bir zeminin koşullarının giderek arttığını da gözüne alırsak, Erdoğan’ın bir sabah kalktığımızda “şahsım devleti” adına diyerek, bütün ülkede sokağa çıkma yasağıyla birlikte özel, tüzel ve devlet kaynaklarına el koyması da (kötü bir senaryo da olsa) olasılığı yüksek bir durum.