İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’ye yönelik suikastin yankıları devam ediyor. Yapılan açıklamalara baktığımızda ABD nin bu operasyonuna İsrail ve İran’a hasım olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi körfez ülkeleri dışında dünyadan pek destek yok gibi.

Başta Rusya, Çin ve Avrupa Birliği olmak üzere eleştirel tonda olmak kaydıyla İtidal tavsiye eden açıklamalar çoğunlukta.

Geçen yazımda hemen bir yorum yapmak için erken olduğunu, ABD nin gerçek niyetini anlamak için birkaç gün beklemek gerektiğini belirtmiştim. Bu nedenle o yazımı bu yazı için kısa bir giriş yazısı olarak tutarak gelişmeleri takip etmeye koyuldum.

Dış basında çıkan yorum, yazı ve açıklamalara baktığımızda genel kanaat ABD nin bu operasyonunun birkaç gün önce Bağdat büyükelçiliği önünde toplanan protestocuların elçiliğe yönelik saldırılarına bir cevap niteliğinde olduğu. Zira Başkan Trump bu eylemden direk olarak İran’ı sorumlu tutmuştu.

Diğer bir genel görüş ise, Pentagon ve İsrail’in baskılarına rağmen İran’a karşı olası bir Askeri harekata hep mesafeli duran başkan Trump’ın kendisine karşı başlatılan azil sürecinde köşeye sıkışmış olduğu, bu nedenlede Süleymani suikasti ile amacının, azil sürecinde ve de hemen sonrasındaki başkanlık seçimlerinde Evangelist ve Siyonist lobinin kendisine olan desteğinin devam etmesini sağlamak olduğu.

Bu her iki görüşede katılmakla beraber, Kasım Süleymani suikastinin bu gerekçeler için çok üst perdeden bir eylem olduğunu, verilmek istenen nihai mesajın daha farklı olduğunu değerlendiriyorum.

Naçizane değerlendirmeme göre operasyonun şifreleri, suikastin hemen ardından ABD dışişleri bakanı Mike Pompeo tarafından yapılan açıklamalarda gizli. Pompeo operasyonun hemen ardından ilk olarak, ABD nin İranla gerilimin azaltılması ilkesine hala sadık olduğu açıklamasını yaptı. Bu açıklama Çinli mevkidaşı ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında geldi. Yapılan ilk resmi temasın Çin ile olması biraz sonra değineceğim nedenlerden ötürü ayrıca önemli. Bunu bir kenara not edelim ve devam edelim.

Pompeo’nun bu açıklamasına baktığımızda ABD yönetiminin gerilimi düşürmek için bazı şartlarının olduğunu, eğer bunlar karşılanmazsa gerilimi tırmandırmaya devam edeceğini anlıyoruz.

Sağolsun bay Pompeo bizi çok merakta bırakmadı ve medyaya yaptığı bir açıklamada baklayı ağzından çıkardı. Eğer İran petrolünü satmak istiyorsa oyunu kurallarına göre oynamalı dedi. Bu açıklamadan benim anladığım, Kasım Süleymani suikastinin daha çok petrol ve İran petrolünün satışı ile ilgili olduğu. Biraz açalım.

İran dünyanın en büyük 5. petrol üreticisi. Dünyanın yıllık petrol üertiminin yaklaşık %5 i İran tarafından yapılıyor. ABD ambargosuna rağmen İran ürettiği petrolün bir kısmını başta Çin, Japonya olmak üzere aralarında Türkiyenin de bulunduğu bazı ülkelere ihraç ediyor. Ancak İran ABD ile yaşadığı problemler nedeniyle petrolünü dolar karşılığı satmak istemiyor. Çin’e Yuan karşılığında satıyor. Diğerlerinden ise Euro talep ediyor.

İşte tam da bu nokta da Çin kilit bir öneme sahip. Çin devleti, ABD nin, doların rezerv para olması sayesinde sağladığı küresel hegemonyadan rahatsız olan ülkelerin başında geliyor. Doların bu hakimiyetini kırmak amacıyla Çin, 2018 yılında Şangay Enerji Borsasında Yuan ile işlem gören petrol kontratlarını işleme koydu. Çin bu hamlesi ile petrol üreticilerine şunu söyledi. Siz petrolünüzü Yuan ile satabilirsiniz ve bu Yuanı ne zaman isterseniz bize verip altın ile takas edebilirsiniz.

Şimdi biraz daha geriye gidelim. 1971 yılına kadar ABD doları altın standardına bağlıydı. Önceleri bu oran %100 iken, yani en fazla ABD federal rezervlerindeki altının miktarı ya da değeri kadar dolar basılabiliyorken, bu oran daha sonra %40 a düşürüldü. 1971 yılında ise başkan Nixon döneminde ABD altın standardını tamamen kaldırdığını ilan etti. Bu artık ABD nin istediği kadar dolar basabileceği anlamına geliyordu.

Ancak bunu yapmadan önce ABD bir şey daha yaptı. Çünkü öylesine sınırsız para basarak diğer ülkeleri doları rezerv para olarak tutmaya ikna edemezdi. Dönemin en büyük petrol üreticisi olan Suudi Arabistan ile anlaşaarak, Suudi petrolünün uluslararası piyasalarda dolar ile işlem görmesini sağladı. Böylece altın standardının yerine Petro-Dolar sistemini koyarak doların rezerv para statüsünü korurken, aynı anda da istediği kadar dolar basarak dünya ekonomisini ve siyasetini istediği gibi manipüle etme gücünü elde etti.

Tekrar bugüne dönersek, başta Çin ve Rusya olmak üzere yükselen güçler ABD nin Petro-Dolar sistemi üzerinden yarattığı küresel hegemonyadan rahatsız. Çin bu konuda daha da ileri giderek güçlü altın rezervlerini bir koz olarak kullanıyor. Bir zamanlar ABD nin dolar için yaptığı gibi, elinde Yuan tutan ülkelere, arzu ettikleri zaman bu Yuan’ı altın ile takas sözü veriyor.

Bu durum doğal olarak ABD için alarm zillerinin çalması demek. Petrolün dolarla satılmadığı bir dünyada ABD nin küresel hegemonyasını devam ettirmesi mümkün görünmüyor. Bu nedenle devasa askeri gücünüde arkasına alarak dünyadaki önemli petrol kaynaklarını kontrol altında tutuyor. Venezuella ve İran gibi kontrol edemediği yerlerde, ambargo, darbe ya da halk ayaklanması yoluyla o ülkelerin mevcut yönetimlerinin değiştirilmesi için her türlü yolu deniyor.

Şu an yapmak istediği de kanımca bu. İran da her ne pahasına olursa olsun yönetimi değiştirmek. Zira dünyada artan enerji ihtiyacının yanı sıra, yakın zamanda ülkede yeni petrol rezervlerininde keşfedilmesiyle İranın dünyanın enerji ihtiyacının karşılanmasında öneminin artacağı görülüyor.

Kasım Süleymani nin ortadan kaldırılmasını bu şekilde okumak lazım diye değerlendiriyorum. Bir yandan İran da mevcut tejimi hedef alırken öte yandan Çin’e güçlü bir mesaj vermek.

Süleymani suikasti ile ABD İran daki molla rejiminin koruyucusu durumundaki Devrim Muhafızlarını direk hedef tahtasına oturtuğunu dünyaya ilan etmiş oldu. Bundan sonra sadece Devrim Muhafızları tarfından kontrol edilen Irak ve Suriyedeki silahlı Şii grupları değil, bulduğu her fırsatta hem İran dışında hem de İran içinde doğrudan Devrim Muhafızlarını hedef alacaktır.

Yaptığı açıklamalarla da İran Ordusunu ve İran halkını ayırmaya özen göstererek Devrim Muhafızlarını İran da da yalnızlaştırmaya gayret edecektir.

Devrim muhafızları İran İslam Cumhuriyeti Anayasasına göre İran da yürütme erkine sahip ayrı bir güç. Asli görevi olan Devrimi korumanın yanı sıra petrol gibi İran’ın stratejik kaynaklarının işletilmesi Devrim Muhafızlarının kontrolünde. Bu anlamda İran ordusu dışındaki en büyük silahlı güç olmanın yanı sıra İran ın en büyük holdinglerindende biri.

Bütün bu gelişmeler ışığında ABD nin Kasım Süleymani suikasti ile birlikte artık İran da devrim muhafızlarından kurtulmak için düğmeye bastığını söylemek mümkün.

Mevcut durumu kısaca İran cephesinden ele alırsak İran’ın önemli bir yol ayrımında olduğunu söylemek mümkün. Bugüne kadar İran hem Suriye de, hem Irak ta kendisine bağlı Şii gruplara karşı ABD ve İsrail tarafından yapılan askeri saldırılara hep dolaylı olarak cevap verdi. Suudi Arabistandaki Aramco tesislerini dronlarla vurmak ya da Birleşik Arap Emirliklerine ait petrol tankerlerine sabotaj gibi.

Bu sefer durum farklı. İran doğrudan tehdit altında olan rejimi korumak için kendini hem içeride hem de dışarıda yansımaları olacak güçlü bir mesaj vermeye zorunlu hissedecektir. Bekleyip göreceğiz.