Türkiye’deki siyasal milliyetçiler 3 Mayıs’ı Türkçülük Günü olarak kutluyorlar.

Nereden çıktı bu 3 Mayıs?
2. Dünya Savaşı sürecinde Türkiye’de kendilerini milliyetçi gösteren bir grup, sıkı biçimde Nazi Almanyası’nı destekledi ve Sovyetler Birliği düşmanlığı yürüttü. Komünizmle mücadele görüntülü bu kışkırtmalar, o koşullarda ülkenin güvenliğini tehlikeye atınca hükümet operasyon yaparak bunların elebaşılarını tutukladı. Nihal Atsız, Necdet Sançar, Zeki Velidi Togan gibi isimler yargılandılar. 3 Mayıs 1944’te bir bölük genç komünizmle mücadele adı altında Nihal Atsız’a destek mitingi yaptılar. Bu olay dar bir takım tarafından Türkçülük Günü ilan edilerek anılmaya başlandı.

Görüldüğü üzere 3 Mayıs, Türklerle de Türkçülükle de ilgisi bulunmayan bir tarihtir.


ÖNCE ALMANCI SONRA AMERİKANCI NİHAL ATSIZ
Türkçülük Günü ile ilişkilendirilen Nihal Atsız ve arkadaşları, özünde asla Türkçü olmadılar. Çünkü Türkçülük, din, mezhep ve hatta coğrafya ayırımı yapmadan bütün Türkleri yükseltmeyi ve mümkünse birleştirmeyi amaçlayan bir ülküdür. Nihal Atsız ise 2. Dünya Savaşı öncesinde ve savaş sırasında faşist “Almanya-İtalya” ittifakından yana bir demagogdu. Savaştan sonra ise yeni emperyalist güç ABD politikalarının propaganda militanı oldu.

Bu yazdıklarım Nihal Atsız’a iftira değildir ve tamamen onun yazdıklarına ve yayımladığı Orkun Dergisi’ndeki yazılara dayanmaktadır.

ATATÜRK VE ARKADAŞLARI: “HAYDUT ÇETESİ”
Şimdi kendisini Türkçü veya Ülkücü sayan herkese soruyorum: Türk tarihinde ilk kez kendisini Bozkurt ilan eden, devlet kurumlarına Bozkurt damgasını ilk kez koyduran bir öndere hangi Türkçü haydut diyebilir?

İşte bu ihanetin belgesi: Aralık 1950 tarihli Orkun Dergisi’nde (9. Sayı) Nihal Atsız “Kurucular Meclisi” başlıklı bir yazı yayımlıyor. Ona göre 14 Mayıs 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti meşrudur, önceki hükümetler ise gayrimeşrudur. Meclisler de böyledir. Atatürk dönemini “diktatörlük” diye karalamaya çalışan Bay Atsız, DP öncesi için diyor ki: “Diğerleri ise seçimle değil diktatörlerin tayini ile ahbab kayırmak, geçim sağlamak, köle yetiştirmek için kurulmuş gayri meşru Meclis’lerdi.”
Yeni Türk insanını “köleler” diye aşağılayan bu adam sonra daha da azıtarak Atatürk ve arkadaşlarına “haydut çetesi” diyebiliyor: “Bir haydut çetesinin diktaları kanun yerine geçerse onu kanun diye yürüten topluluktan hayır gelmez.”

Türkçülük kamuflajına bürünen bu gerici, yargılanırken mahkeme başkanı ona Atatürk hakkında ne düşündüğünü sorar.

Size Orkun Dergisi’nin 44. Sayısından (3 Ağustos 1951 tarihli) Bay Atsız’ın verdiği cevabı aktarıyorum. Diyor ki:

Başkumandan Mustafa Kemal’i tebcil ederim. Fakat Cumhurreisi Atatürk’ü beğenmiyor ve sevmiyorum. Beğenmeye ve sevmeye de ne kanunen ne de vicdanen mecbur değilim.”

Kurtuluş Savaşı’nda İngilizler, kendilerine karşı çıkanları Kemalist diye karalıyordu. Atsızcılar da Atatürk ve cumhuriyet düşmanlığını Kemalizm üstünden şiddetle yürütüyorlardı. Bakın Orkun’un 47. Sayısında ne yazıyorlar: “Daha çok komünistlerin, devşirmelerin, dönmelerin, dalkavukların hülasa Türk düşmanlarının elinde silah olarak kullanılan bu Kemalizm nedir ki ona aykırı düşünceler yabancı koksun.”

YOBAZLARIN KALEMŞORU
Demokrat Parti döneminde Ticaniler hortlayıp Atatürk heykellerini kırmaya başlayınca, toplumda geniş bir tepki oluştu. Bay Atsız ve ekibi, Ticanilerin saldırılarını irtica diye kınayanlara, Orkun Dergisi’nde şöyle saldırdılar: “Kemalistler, dönmeler, Masonlar, mukaddesat düşmanları ‘İrtica yürüyor!’ diyorlar.”

Atsız ve arkadaşları, Batı emperyalizmine hizmetlerini Moskoflar-Kızıllar edebiyatı yaparak gizlediler. Halkı komünizmle mücadele çemberine alarak yeni emperyalist güç ABD’nin yanında durdular.
İşte o günlerde camilerde
Süleyman Hilmi Tunahan’lar, Mehmet Zahit Kotku’lar tam da Nihal Atsız’ın ağzı ile “Komünizmle mücadele” nutukları atarak halkı, Amerika’nın Yeşil Kuşak projesine göre şekillendiriyorlardı. Ve bu arada da Fethullah Gülen’in yetişeceği ortamı hazırlıyorlardı.


AKP”LİLERİN İFTİRALARI NİHAL ATSIZ’DAN
Orkun Dergisi’ni incelediğinizde, günümüzün cumhuriyet düşmanlarının kullandığı iddiaların kaynağının Nihal Adsız olduğu anlaşılacaktır. Neler demediler ki:

*1923-1950 arasındaki cumhuriyet rejimine, “Gayrimeşru ve müstebit bir diktatörlük zamanı!” diye saldırdılar.

*Yetmedi, “haydutlar devri” dediler.

*“Hitler’in Naziliğinden daha zalim!” diye iftira attılar.

*“İmansızlar saltanatı” gibi gösterdiler.

*Atatürk’ü karalamak için en alçakça öyküleri gerçekmiş gibi yazmaktan çekinmediler. Orkun’un 1950 yılı 6. Sayısında Atatürk’ün minare yıktırdığını bile yazabildiler:

1930 yılı: Ayaspaşa’da şık bir gazino. Kokteyl zamanı. Caz çılgın bir neşe içinde. Fakat birden susuyor. Diktatör soruyor:

- Neden sustu?

- Ezan okunuyor, efendim.

- Yıkın şu minareyi!”

Vicdansızlık ve iftira bununla da kalmıyor. Atsız ekibi, Atatürk’ün evlat kabul ettiği Afet İnan’ın namusuna bile laf ediyorlar: “Belki Âfet’in kim olduğunu bilen çoktur ama söyleyebilene aşk olsun.”

*Orkun Dergisini inceleyince görüyorsunuz ki Köy Enstitüleri’nin en yaman düşmanı bu kadrodur. Bunlar, köy enstitüsünü, tahmin edileceği üzere komünist yuvası gibi göstererek kötülemekle kalmamışlar, orada eğitim gören tertemiz köylü kızlarının namusuna iftira atmışlardır. Orkun Dergisi’nin 46. Sayısındaki o iftiralardan kısa bir bölüm aktarıyorum: “Musiki derslerinde genç öğrencilerin şehvet hislerini tahrik eden açık halk türküleriyle bütün öğrencileri laubali bir hava içinde yaşattılar. Loca halinde yapılmış musiki binasında kız ve erkek öğrencileri baş başa bıraktılar.(…) Güzel kız öğretmen ve öğrencilere şarap dağıttırdılar…”

NECİP FAZIL’IN YOLDAŞI
Nihal Atsız’ın Orkun dergisi ile Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergisi aynı dönemde, aynı görüşlerle aynı görevi yerine getirmeye çabalayan örgütlerin yayın organları oldular. Zaten bu iki Atatürk ve cumhuriyet düşmanı isim arkadaştılar. Atsız, Büyük Doğu’da tek parti devrinin kendince fenalıklarını anlatan yazılar yazmıştı. “Z Vitamini” romanını Büyük Doğu’da tefrika ettirmişti.

Yine de belirtelim ki Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’su başlangıçta Orkun kadar fanatik ve rejim düşmanı değildi.

***

Türkçüler bilmelidir ki Kadir Mısıroğlu’nun Atatürk’e attığı iftiraların tümü Nihal Atsız ve ekibinden alınmıştır.

Türkçülüğü Atsızcılara bağlamak; Türkçülüğü çürütmek, daraltmak ve battal hale getirmektir. Siyasal milliyetçilik yerine kültürel milliyetçilik gelmeden Türkçülük ayağa kalkamayacak; önüne gelen tarafından işte böyle tekmelenecek, Türk milliyetçisi görünen özel kadrolar da bu tekme atanların ayakkabılarını cilalayacaktır.